TRAFİK ADABI

1. Trafik

Trafik; yayaların, hayvanların ve araçların kara yolları üzerindeki hal ve hareketleridir. Diğer bir ifadeyle motorlu ve motorsuz taşıtlarla insanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkidir. Bu ilişki kara, hava ve denizlerde belirlenen güzergâhlarda kendini göstermektedir.

 

2. Adap

Türk Dil Kurumu sözlüğünde edep, “Toplum töresine uygun davranma” olarak açıklanmaktadır. Edep; “terbiye, utanma, usul, yol ve kaide” gibi anlamları ifade ettiği gibi, “davet, iyi tutum, incelik ve kibarlık, hayranlık ve takdir” manalarına da gelmektedir. Edep; dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Bu durumda “güzelliği dolayısıyla insanı şaşırtan, takdirini kazanan şey” demektir. Başka bir tarif de ise; “ona sahip olan kişiyi küçük düşürücü durumlardan koruyan meleke” diye tanımlanmıştır. Edebin çoğulu adaptır. Toplum fertlerinin yaşayış ve karşılıklı münasebetlerine genel ve ortak bir tarzda hâkim olan ve aksine davranışların yerine göre ayıp, terbiyesizlik, edepsizlik sayılarak kınandığı ahlâkî ve içtimaî kuralların bütününe hukukta umumi adap denir. Adap kavram olarak ahlaki kavramdan daha geniş olup bu kavramı da içine alır. Herhangi bir cezai işlem gerektirmeyen ve küçük sayılabilecek hata ve kusurlar edep kavramının kapsamına girer. Her ahlâk edeptir ama her edep ahlâk değildir. Kısaca; adap; “toplumların davranış yöntemlerinin (töreler) temeli”, edep de “bu yöntemlere (töre) uygun davranma” olarak özetlenebilir.

3. Trafikte Adap Kuralları

Trafikte adap, trafiğe çıkan herkesin uymak zorunda olmadığı ancak uyulduğunda trafiği ve trafik akışını en az trafik kuralı kadar düzene sokan ceza korkusu olmadan nezaketen uyulan hususlara denir. Trafikte adap, trafik kültürünün oluşması ile hayata geçirilebilecek kurallardır. Trafikte adap güvenli seyahat etmenin yollarını bize açmaktadır. Trafikte karşılıklı sevgi, saygı, anlayış ve birbirimize tahammülü öğreterek anlaşmazlıkların birçoğunu çözmektedir. Trafik kurallarının uygulanması trafik adabının oluşması ve yerleşmesine sebep olmaktadır. Trafik adabı, insanların trafik ortamında birbirlerine karşı olumlu tepki ve davranışlarını ifade etmektedir.

Trafikle iç içe yaşamak zorunda olan insanlar bazen sürücü bazen de yaya olarak trafiğin akışını etkilemektedir. Çoğumuz yaya iken sürücülere, sürücü iken yayalara karşı olumsuz tavırlar sergilemekteyiz. Trafikte yaşanan tartışma ve kavgalar bazen istenmeyen sonuçlara da sebep olmaktadır. Bu olumsuzlukları en aza indirmenin yolu hak ve sorumluluklarımızı bilerek adabımuaşeret kurallarına uymakla mümkün olacaktır. Yapılmaması gereken birçok uygunsuz davranış karşılıklı anlayışla çözülebilecektir.

Başkasına saygı duymayan kendisine de saygı duymamaktadır. Toplu yaşama kuralı olarak adlandırabileceğimiz bu kurallara uyan kimseleri medeni insan diye tanımlamaktayız. Trafikte adap kurallarına uymak insanlığın gereği olduğu gibi hayatımızı ve trafiği kolaylaştırarak toplum düzenini sağlayacaktır. Trafik kurallarına uymak bir zorunluluk olup aksi cezayı gerektirir. Trafikte adap kurallarına uymadan araç kullanmak ve diğer sürücülerin haklarına saygı göstererek gerektiğinde onlara yardımcı olmak insanlığımız gereğidir. Yayaya yeşil ışık yandığı halde ona yol vermeden onun yol hakkını kullanmak trafik kuralı ihlalidir. Tespiti durumunda ceza gerektirir. Kendisine yeşil ışık yanarken karşıya geçmek isteyen bir yayanın yolunu tamamlamadan yolun ortasında kırmızı ışık yanarken sürücünün korna çalmadan bu yayaya yol vermesi ve onun güvenli bir şekilde karşıya geçmesini sağlaması ise adap kuralıdır. Bu tür sürücüler adap kurallarını içselleştirmişler demektir. Trafikte adap kurallarını iyi anlayabilmek için kuralın ne demek olduğu, trafik kuralları ve kurallara uymanın faydalarının da bilinmesi gerekmektedir. Şimdi bunlardan kısaca bahsedelim.

Kural: “Bir sanata, bir bilime temel olan, yön veren ilke, kaide.” Davranışlarımızı yönlendiren ve uyma zorunluluğu olan prensiplerdir. Belirlenen hedeflere varmak ve istenileni gerçekleştirmek için düzenlenmiş yol haritası diyebileceğimiz yol göstericilerdir. “Belirli olayların ve süreçlerin düzenli tekrarı da kural olarak tanımlanır.”

 

Toplumda insanların birlikte yaşamasını sağlayan ve uyulması zorunlu olan bazı kurallar mevcuttur. Bu kurallar yazılı ve yazısız olmak üzere iki çeşittir. Yazılı kurallar zamana ve ihtiyaca göre değişebilen hukuk kurallardır. Yazısız kurallar ise uzun yıllar içinde oluşan ve değişmeyen, bu nedenle toplumun her kesimi tarafından kabul edilen, benimsenen ve uygulanan kurallardır. Yazılı kurallar ihtiyaçları gideren hukuk kuralları şeklindeyken, yazısız kurallar örf, adet ve geleneklerden meydana gelen kurallardır. Bu kuralların amacı toplumda belirli bir düzenin oluşması, insanların hak ve sorumluluklarının teminat altına alınması ve refah ortamının sağlanmasıdır. Toplum huzurunu sağlamak ve insanların mutlu yaşamasını temin etmek için toplumun uyması gereken kurallara ihtiyacı vardır. Bu sebepten insan ihtiyaçlarına cevap veren ve onları önemseyen kuralların konulması ve yaşatılması gerekir.

Trafik kuralları da insan hayatının önemsemesi sebebi ile yaşatılması ve uyulması gereken görevlerdendir. Trafikte kurallar; kara yolunda seyreden araç ve yayaların belli bir düzen içerisinde hareketlerine yön verir. Karşılıklı gidiş gelişleri düzenleyen, birbirlerine yol verme, geçiş üstünlüğü ve önceliğine sahip olma gibi hususların düzenler. Kısaca trafiğin seyir ve akışını düzene sokan hususlardır.

Trafikte adap kurallarına uymamız durumunda aşağıda sıralanan faydaları elde

etmiş oluruz. Bunlar:

 Kurallar karmaşayı önler istikrar sağlar.

 İnsan davranışlarını kontrol altında tutar. Davranışlara sınırlama getirir. Böylece insanın hata yapma ihtimalini azaltır.

 Kurallar kişilerin hangi konularda özgür davranacaklarının yolunu açar. Haliyle yaptıklarından sorumlu tutar.

 Toplumda düzensizliği ve kaos ortamının oluşmasını engeller.

 Toplumun eğitim seviyesinin yükselmesinin yolunu açar.

 Toplumun huzur ve refah ortamının oluşmasını sağlar.

 Toplumda adaletin tesisini sağlar.

 Kültürel yozlaşmayı engeller.

 Manevi yıpranmalar ve psikolojik travmaları ortadan kaldırır.

4. Adabımuaşeretin (Toplum Adabı) Trafik Kuralları ile İlişkileri

İnsanlar toplum hayatında yaşamak zorundadırlar. Toplumda kişilerin birbirleri ile olan ilişkileri bir kurala bağlanmıştır. Toplum hayatını düzene sokan bu kurala adap denilmektedir. Yolculuk adabı, konuşma adabı, yeme adabı, oturma adabı gibi. Buna biz beşeri münasebet de demekteyiz. ”Muaşeret» ise birlikte yaşayıp iyi geçinme anlamlarını ifade eder. Beşeri münasebetlere genel olarak adabı muaşerette denilmektedir. Toplumda normal davranış şekilleri, karşılıklı geçinme usulleri, nezaket ve görgü kuralları anlamına gelmektedir. Adabımuaşeret genel ahlâk prensiplerinin tamamlayıcı unsurlarıdır. Adabımuaşeret diğer bir ifade ile görgü kuralları olarak da adlandırılabilir. Bunlar kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak, herkes hakkında hayır dilemek, yardımsever olmak, kendisi için arzu ettiği güzel şeyleri kardeşi için de arzu etmek, hastaları ziyarette bulunmak, onların sıhhat ve afiyetleri için dua etmek, muhtaçlara yardımcı olmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, kaba ve çirkin, edep dışı müstehcen ve kalp kırıcı sözlerden sakınmak” gibi davranışlardır.

TRAFİK PSİKOLOJİSİ

1. Trafikte Sürücülerin Birbirlerini Etkilemeleri

İnsan davranışlarını tepkisel olarak incelemeye ve değerlendirmeye olanak yoktur. İnsanın trafikte yaşadığı süreçleri refleks işlemleri ile de tam olarak açıklayamayız. Tam bir kanaate varabilmek için insanın verdiği tepki organizmasının özelliklerinin incelenmesi gerekir. Bu organizmanın kalıtsal ve yapısal özellikleri çok önemlidir. Örneğin, sürücüler araçlarını kullanırken hareket duyuları tarafından az uyarıldıklarından, zihnin uyarılması da eksik olmakta olup hız yapabilmektedirler.

Bu durum yorgunlukla birlikte, reflekslerin yavaşlamasına sebep olup hafif hız sarhoşluğunu ortaya çıkartmaktadır. Bu ortamda içgüdüsel kuvvetler artarak duygulara hâkim olabilmektedir. Bu durum kişiliği gelişmemiş sürücülerde içgüdülerin yanlış tetiklenmesine sebep olabilmektedir. Aracın kapısını açıp da sürücü koltuğuna oturup, araçtan dışarıya bakıldığında, sanki dış dünya çok daha farklı, çekici ve güzel görünmektedir. Aracı hareket ettirebilmek, istediğin hızda sürmek, onu kontrol edebilmek, trafikte diğer araçlarla birlikte gidiyor olmak sürücüde ayrı bir hazzın oluşmasına neden olmaktadır. Yani bir teknolojik ürün olan aracı istediği gibi özgürce sürebilmek, onun gücünü ve hızını kendi gücü gibi görmek, araca olan yapay sevgiyi oluşturmaktadır. İnsan, çocukluk yıllarından itibaren kendi ailesinde ya da çevresinde gördüğü araçlarla ilgilenir. İlk çocukluk oyuncağı genelde arabadır.

Bu çocukluk hayalleri o andan itibaren alt benliğe yerleşmektedir. İnsan, araç kullanırken çok çeşitli zevkler alır, heyecan ve korkuyu aynı anda yaşar. Kendi iç dünyasındaki bütün kişilik özellikleri araç kullanırken ortaya çıkarır. Araç kullanma insan kişiliğini ortaya çıkaran en önemli etkenlerden biridir. İnsan, aracıyla yalnız kaldığında kendi iç dünyasında yaşamak istediği bütün duyguları uygulamaya geçirmek ister. Örneğin; insanın kendisine zarar veren sigara ve içkisini bırakamadığı gibi belki çok daha fazla zarar gördüğü aracını kullanma alışkanlığını da bırakamaz duruma gelebilir.

Kişi araç ile hızlı yaşantısında, varlığını sürdürebilmek için bedenini korumak zorunda kaldığında, kendi doğasına ters gelse de beyni otomatik olarak bu duruma uygun bir refleks geliştirebilir. Beynin bu ortamda, irade dışı hızlı işlevler yapmaya yönelmiş olması bütün bedene yayılmakta ve insanı robotlaştırmaktadır. Araç kullanım kültürü, diğer sürücülerden etkilenme ve onları etkileme üzerine bir modelleme çalışmasında; salgın modeli (sürüş davranışlarının öğrenilerek önlenemez şekilde yayılımı ), bağışıklık modeli (öğrenilen ve kötü sonuçlar doğuran sürüş davranışına direnç gelişimi), ekonomi modeli (bireysel olarak yapılan tüm sürüş davranışlarının tüm trafiği etkilemesi), sürekli değişim içindeki düşünceler modeli, yenilenme ve kabul görme modeli gibi modellemeler tanımlanmıştır.

Bazı araştırmacılar için tutum saldırganlık, risk alma, alkollü araç kullanma, hız yapma gibi geniş bir yelpazede değerlendirilirken, bazıları ise genel yapının daha küçük bir parçası olarak görmektedirler. Tutum-davranış ilişkisi çoğunlukla “beklenti-değer” modeline dayandırılmaktadır. Ayrıca trafikte davranışları anlamak ve değerlendirmek için “akılcı davranış kuramı “ (bireyin öznel normlarıyla belirlenen tutumların altında yatan niyeti ve bilinçli sosyal davranışı ele alır) ve “planlı davranış kuramı” (algılanan davranışsal kontrol kavramına atıfta bulunur) hala kullanılmaktadır. Sonuç olarak; sürücülerin birbirlerini etkilemesi trafikte yaşanan en büyük sorunlardandır. Bu anlamda bir sürücünün trafikte seyreden bir sürücüden etkilenmemesi mümkün değildir. Sürücülerin diğer sürücülerden etkilenmemesi yönünde gerekli eğitim ve uyarıların yapılması gerekmektedir.

2. Trafikte Diğer Etmenlerin Sürücü Davranışlarına Etkileri

Geçmişten günümüze süregelen “Trafik Psikolojisi” ile ilgili araştırmalara göre, sürücülerin diğer sürücü davranışlarından nasıl etkilendiği gözlemlenebilmektedir. Trafikte şiddet yanlısı ve öfkeli sürücüler diğer sürücüleri etkilemeleri üzerine birçok araştırmalar yapılmıştır. Öfkeli sürücülerin trafikteki negatif davranışları ve sebepleri ve bunların diğer sürücüleri etkilemesini “Sürücü Davranış Analizi” diye adlandırabiliriz. Öfkeli sürücü trafikte sinirlendiğinde önce açık bir şekilde el kol hareketleriyle diğer sürücüye bağırır ve sinirine hakim olamaz ise hakaret etmeye başlar. Eğer diğer sürücü cevap verir veya tartışmaya devam ederse kullandığı araçla diğer sürücüyü çok yakın takip edip sıkıştırarak onu rahatsız eder. Bu durum diğer sürücülerin olumsuzu örnek almasına kendilerinin de aynı öfke davranışını sergilemesine neden olabilmektedir. Sürücüler trafikte temel olarak birbirleriyle yarış içerisinde olup, duruma kazanmak ve kaybetmek olarak baktıklarından, kullandıkları dil ağırlaşmakta, şerit değiştirmelerine izin vermeyerek provokasyona sebebiyet vermekte ve intikam duygusu ile birbirlerini tehdit etmektedirler. Sürücü süper egosu olarak adlandırabileceğimiz bu durum diğer sürücüler üzerinde olumsuz etki bırakmakta ve etkilenmeye neden olmaktadır. Sürücünün kendisini ve diğer sürücü davranışlarını etkileyen “Sürücü Davranış Analizini” birkaç tane örnekle açıklayabiliriz.

 Trafikte engellendiğinde öfkelenme; Önündeki araç yeşil ışıkta hareket etmez ise, park etmek için hazırlanır iken başka biri park ederse, öndeki geniş araç görüşünüzü engelliyor ise, vb.

 Trafikte tehlikeli araç kullanma; Çok hızlı araba kullanma, arkadaki aracın tampona değecek kadar yakın gitme sürekli şerit değiştirme, çapraz aradan öne geçme, kırmızı ışıkta geçme, hız sınırının üstünde gitme, sağdan geçme, vb.

 Trafikte saygısız davranma; Araç kullanma biçimine bağırma kızma, hakaret etme, korna çalma, sıkıştırma, hata yapmaya zorlama, sürekli uzun farlarını yakma, vb.

 Trafikte plansız, kontrolsüz davranma; trafikte varacağı hedefi hesap edememe, yol şartlarına uygun hareket etmeme, zamanı ayarlayamama vb.

 Trafikte refleks olarak davranma; (Düşünmeden hareket etme, çabuk sıkılma, anlık tepki verme, çok gereksiz hareketler yapma, birden hızlanma)

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere sürücüler için arabayı kullanmaktan öte yapılan bu davranışlara nasıl tepki vereceği daha önemli hale gelmektedir. Bütün bu yanlış davranışların her ne kadar kendi davranışı olarak kabul edilse de diğer sürücülerin etki altında kalarak bir zaman sonra aynı davranışları sergilemesinin çok uzak bir ihtimal olduğu unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, “Sürücü Davranış Analizi” ile trafikteki öfkeli sürücülerin olumsuz davranışlarını belirlemek, bunu rutinde tespit ederek ve gerektiğinde rehabilitasyon desteği ile trafikteki şiddeti engellemek ve diğer sürücülerin olumsuz etkilenmelerinin önüne geçmek mümkün olabilir.

Trafikte Sorumluluk
 
 
a) Sorumluluk
 
Sorumluluk diğer bir ifadeyle mesuliyet, kişinin yükümlülüklerini bilmesi, kendine ve başkalarına karşı yerine getirmesi gerekenleri zamanında yerine getirmesi demektir. Sorumluluk, insanın özgürce yaptığı eylemlerin sonuçlarını üstlenmesidir. Sorumluluk, davranış biçimlerinin en önemlilerinden biridir. Sorumluluk sahibi kişiler üzerlerine düşen görevleri zamanında ve istenilen şekilde istenilen biçimde yerine getirmek zorundadır. Sorumluluğu ile ilgili alanlarda inisiyatifini kullanarak yapması gerekenleri zamanında ve aksatmadan yapar. Sorumluluğunu bilmeyen kişiler başkalarının güdümünde hareket eden insan tipidir. Sorumluluk sahibi kişiler aynı zamanda duyarlılık sahibidirler.
Çünkü kendine, ailesine, çevresine, yaşadığı topluma, başka insanlara, doğaya kısaca her şeye karşı bir sorumluluğunun olduğunu bilerek hareket eder. Bu yüzden her yerde olduğu gibi trafikte de kendine düşen görevlerin olduğu bilinci içerisinde hareket eder. Sorumluluk sahibi bir sürücü her şeyden önce trafikte üzerine düşen görevi yerine getirmediği taktirde yaşanacak olumsuzluklarda kendi payının da olduğunu düşünerek kendini sorguya çeker. Bu erdemli davranış sayesinde herkes sorumluluğunu bilerek hareket etmiş olur. Haliyle olumsuzluklar minimum seviyeye inmiş olur. Toplum hayatında yaşamanın belli kuralları vardır.
Bu kurallara uymamak toplumda kaosa yol açar. Toplum hayatını etkileyen faktörlerden birisi de trafiktir. Trafiğin düzenli halde olmaması, toplumda yaşayan insanların trafik düzeninden de sorumlu olmaları sebebiyle davranışlarını bu duruma göre ayarlamaları gerekmektedir. Trafikteki kazaların büyük bir çoğunluğunun sürücü hatalarından kaynaklandığı dikkate alındığında sorumlu davranışın önemi daha da belirgin hale gelecektir. Trafik kuralları insanların can ve mal güvenliğini korumak ve olumsuzlukları yaşamamak için konulmuştur. Trafikte sorumluluğunu bilerek hareket etmek ve trafik kurallarına uyarak araç kullanmak insan hayatı için çok değerlidir. Bu durumun aynı zamanda bir insanlık görevi olduğu unutulmamalıdır. Trafiğin seyri içerisinde hem yaya, hem de araç içinde bulunan sürücü ve yolcular, birbirlerine karşı saygılı davranmalı ve sorumluluğunun bilinci içerisinde hareket etmelidir. Sürücülerin dinlenmiş ve sakin bir şekilde trafiğe çıkmaları çok önemli olup güvenli bir sürüş hem sürücü hem de trafikte bulunan diğer kişiler için hayati öneme sahiptir.
 
b) Trafikte Sorumlu Davranmanın Kazanımları
Sorumlu davranmanın birçok kazanımını saymak mümkündür. Öncelikle insanın kendi sorumluluğunun bilincinde olması durumunda kendisi ve çevresi bu durumdan olumlu bir şekilde etkilenecektir. Toplumda saygın bir konuma gelerek sevilen ve sayılan bir insan olacaktır. Trafikte sorumlu davranmamız durumunda ise sayılamayacak kadar faydalar sağlamış olacağız. Öncelikle kişi rahat bir sürüş gerçekleştirmiş olur. Böylece kendisini ve diğer sürücüleri riske sokmaz, herhangi bir tehlikeye atmaz. Sorumlu davranan sürücü olabilecek kazaları önler. Böylece can ve mal kaybını engeller, Ülke ekonomisini zarara sokmaz. Olabilecek muhtemel tartışma ve kavgaları engellemiş olur. Topluma, çevreye ve kendine karşı görevini yerine getirmiş olur. Muhtemel tehlikeleri engelleyerek insanların mutluluklarına katkıda bulunur.
 
c) Trafikte Sorumsuz Davranmanın Sonuçları
Trafikte yol kullanıcılarının birbirlerine karşı kaba ve saldırgan davranışları trafiği olumsuz etkilediği için bu tür tutum ve davranışlardan kaçınılmalı, bencil davranışlardan uzak durulmalıdır. Tedbirsiz, saygısız ve sorumsuz bir şekilde araç kullanan sürücüler kara yollarında birçok olumsuzluğu tetiklediği gibi kişilere zarar verecek şekilde yol kenarındaki su birikintilerine hızlı girip yayaları ıslatarak sorumluluk sahibi bir vatandaş ve sürücü olmadığını göstermektedirler. Trafiği tehlikeye sokarak can ve mal kaybına sebep olur. Ülke ekonomisine zarar verir. Birçok insanın yaralanmasına ve sakat kalmasına böylece insanların mutsuz olmalarına sebep olur.
ç) Trafikteki Diğer Kullanıcılara Karşı Sorumluluklar
♦ Uykusuzluk ve Yorgunluk
Normal hava ve yol koşullarında bir saat süren bir araba yolculuğunda yol çizgisi ve trafik levhalarının takibi, arkadan gelen trafiğin kontrolü, aracın kumanda kollarının ve pedallarının kullanımı sürücüyü zihnen ve bedenen yormaktadır. Bu nedenle yolculukta bir müddet sonra sürücünün dikkati ve konsantrasyonu dağılır ve üzerine yorgunluk çöker. Buna rağmen araç kullanmaya bilinçli veya bilinçsiz olarak devam ederse yol çizgisini, trafik levhalarını takipte ve arkadan gelen trafiğin kontrolünde zorlanacak ya da kontrol edemeyerek trafik kazası olmasına sebep olacaktır.
Bu olumsuzlukların olabileceğine dair en önemli uyarı belirtileri;
 Sık sık esneme
 Kısıtlı algılama
 Aniden ürkme
 Geciken reaksiyonlar
 Yeni geçtiği yoldaki gördüklerini hatırlamama
 Dönmesi gereken kavşaktan bilmesine rağmen dönmeme
 Gözlerin yanması
 Göz kapaklarının ağırlaşması
 Üşüme
gibi durumlar ortaya çıktığında sürüş yeteneği önemli ölçüde azalacaktır. Bu durum sürücünün konsantrasyonunu azaltır, sürüş hatalarını çoğaltır ve anlık uykuya dalma tehlikesini artırır. Yolculukta yukarıdaki uyarıları yaşayan sorumluluk sahibi duyarlı sürücünün aracını park ederek yeteri kadar mola vermesi, hareket etmesi ve temiz hava alarak tekrar sürüş yeteneğini kazanması gerekir.
♦ Dikkat Dağınıklığı
Dışarıdan bakıldığında sürücülük, kolay ve sıradan bir iş gibi gözükmektedir. Bazı sürücüler araçta bulunanlarla hararetli konuşma ve tartışmalar yapar, müziğin sesini dışarıdan gelecek uyarıları duyamayacak şekilde sonuna kadar açar, aracın arka koltuğundaki bir şeyi almaya kalkar, cep telefonu ile konuşur veya gelen mesajlarını okumaya çalışır. Ancak bu hareketleri yapan sürücünün dikkat dağınıklığından dolayı algılama kanalları tam olarak hazır olmaz, karşılaştığı bir olaya tepki gösterme yeteneği önemli ölçüde azalır ve kaza yapma tehlikesi artar.
Araç kullanırken:
 Heyecanlı tartışmalar yapılmamalıdır.
 İçinizdeki trafik canavarının uyanmasına izin verilmemelidir.
 Araç hareket etmeden önce emniyet kemeri takmalı ve aynalar kontrol edilmelidir.
 Haritalar sürüş sırasında incelenmemelidir.
 Araçta gürültülü müzik dinlenmemelidir.
 Sürüş sırasında sigara içilmemelidir.
 Sürüş sırasında telefon kullanılarak dikkat dağıtılmamalıdır.
♦ Alkol
Vücuttaki alkol, üç aşamada metabolize edilir.
– Emilme aşaması: Alkol, mide ve ince bağırsak üzerinden kana karışır. Burada, alkol yoğunluğunun ve ısısının yanı sıra midenin doluluk durumu da önemli rol oynar. (Boş mide ile alkol içmek veya uyku ilacı, ağrı kesici veya sakinleştirici gibi belli ilaçlar kullanmak alkolün etkisini artırabilir.) Kandaki alkol yoğunluğu bu durumdan etkilenmez. Kandaki alkol yoğunluğu genelde kan tahlili ile promil şeklinde ölçülür.
– Yayılma aşaması: Bu aşamada, alkol kan dolaşımıyla bütün vücuda yayılır ve her organa ulaşır.
– Eliminasyon aşaması: Bu aşamada, alkol vücuttan atılır. Bunun yaklaşık % 90’ı karaciğer üzerinden gerçekleşir. (Alkolün vücuttan atılması oldukça uzun sürer. Sağlıklı bir vücut, saatte ortalama 0,1 promil alkol atar. Uyumak veya ayıltıcı olarak bilinen kahve içmek, yürüyüş yapmak, temiz hava almak veya spor yapmak alkolün vücuttan atılmasında etkili olmaz.) Düşük miktarlarda alkol bile merkezi sinir sistemine etki yapar. Sürme kabiliyeti aşağıdaki faktörlerden dolayı önemli ölçüde azalır:
 Kendini zapt etme olayının ortadan kalkması
 Yüksek ölçüde riske girme isteği
 Bilgi algılama süresinin uzun olması
 Görüş açısının daralması
 Saldırganlığın artması
 Tehlike durumlarının yanlış tahmin edilmesi
 Dikkatin azalması
 Hız ve mesafenin yanlış tahmin edilmesi
 Işık hassasiyetinin artması
 Aydınlığa-karanlığa uyum kabiliyetinin sınırlanması
 Kırmızı ışığa karşı hassasiyetin zayıflaması
 Hareket koordinasyonunun zayıflaması
 Tepki verme süresinin uzaması
 Yönün-işitmenin kötüleşmesi
Bu nedenlerle alkollü araç kullanma her zaman önemli ölçüde maddi zarar ve/veya insanlara gelebilecek zararlarla sonuçlanan trafik kazalarının sebebidir.

Trafikte Yardımlaşma ve Birbirini Uyarma

a) Yardımlaşma Yardımlaşma

“Birlikte çalışmak, tek başımıza yapamayacağımız şeyleri yeteneklerimizi ve enerjimizi başkalarıyla birleştirmek, başkalarının bilgi ve yeteneğinden faydalanmak” anlamlarına gelmektedir. Yardımlaşma günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasında olup millet olarak genlerimize işlemiş bir olgudur. Bu olgu her yerde kendini hissettirmektedir. İyilik yapmak ve yardımsever bir millet olma özelliğimiz bir meziyet olup insanlığımızın gereğidir.

b) Trafikte Yardımlaşmanın Önemi

İnsani meziyetlerimizi trafikte göstermek zorundayız. Çünkü trafikte bazen ufak yardımlaşmalar bile hayati önem arz edebilmektedir. Sürücülerin hatalarını uygun bir dille söylemek tamiri imkansız yanlışları da önleyebilir. Günümüzde iş stresi ile trafik yoğunluğunun stresi birleştiğinde insanlar gergin hissedebilir. Bu gerginlikle birlikte trafikte kırıp dökmek daha kolay hale gelebilecektir. Onun için karşıdaki muhatabı anlayışla karşılayarak ufak tefek hataları görmezden gelmek birçok olumsuzluğu engelleyebilecektir. Yoğun trafikte tali yoldan ana yola girmek isteyen bir sürücüyü bekleyerek yol vermek sadece bizim birkaç saniyemizi alacaktır. Ancak bu davranışımızla o sürücüye bir jest yaparak yardımlaşma duygusunu geliştirmiş olacağız.

c) Trafik Kazası Geçirenlere Yardım

Araç sürmek riskli bir iş olup her an kaza yapma ihtimali bulunmaktadır. Kaza yapan insanlara yardım etmek ve onların sıkıntılarına ortak olmak insani bir duygu olup bu duygunun yaygınlaştırılması gerekmektedir. Kazada öncelikli olarak tehlikeli yerler belirlenmeli ve güvenli bir alan oluşturulmalıdır. Olası başka kazaları engellemek için kaza yerinin diğer sürücülerin görebileceği şekilde işaretlenmesi gerekir. Öncelikle aracın motoru durdurulmalıdır. Çevrede zehirlenme ya da patlama olmaması için varsa gaz tüpleri kapatılmalı ve kıvılcıma neden olabilecek ışık araçları ve cihazları kullanılmamalıdır. Yaralı olanlara müdahale edilmelidir.

Çevredeki kişileri organize ederek yaralılara yardımcı olmaları sağlanmalı, sağlık görevlisinin talimatlarına uyulmalı, en yakın sağlık kuruluşuna, polise ve yangın söz konusuysa itfaiyeye haber verilmeli, meraklı kişilerin hastaların etrafında toplanması önlenmeli, yaralı kişinin ilk olarak bilinç ve solunum gibi hayati fonksiyonları kontrol edilmeli, bilinci açık olan kişileri sakinleştirip, korkup panik yapmamaları sağlanmalı, kanama, kırık veya çıkık varsa hastaya yerinde müdahale edilmeli, olay yeri güvenliyse yaralıya, olay yerinde müdahale edilmeli, kanama varsa, kanama durdurulmalı, yaralının şikâyetlerine kulak vermeli ve onlarla sakin bir şekilde konuşulmalı, birden fazla kazazede varsa, durumu ağır olanlar için belli bir öncelik sırası belirlenmeli, ilk yardımı yapan kişi, kan, salya gibi vücut sıvılarıyla temas etmemeli, hastanın vücut ısısını koruyacak önlemler alarak, hastanın şoka girmesi önlenmelidir.

ç) Trafikte Birbirini Nezaket Çerçevesinde Uyarma

Trafik kurallarının uygulanması amacı ile sürücülerin birbirlerini uyarmaları trafiğin seyri açısından çok önemlidir. Ancak uyarı, kırıp dökmeden, birilerini incitmeden yapılmalıdır. İnsanlara hataları uygun ifadelerle söylendiği zaman o insan kırılma yerine aksine memnun kalacak ve hatasını düzeltecektir. Kurallara uymada birbirimizi uyarmamız ne kadar önemli ise kuralları çiğnemede de birbirimizi ikaz etmemiz o kadar tehlikeli ve etik olmayan bir davranıştır. Karşıdan gelen araçlara ileride polis ekibinin olduğunu bildirmek gibi.

Kişiler yalnız kalmamak için kendi yaptıkları ya da yapmaya meyilli oldukları hata ve kusurlara ortak bulmak amacı ile başkalarına genelde yardımcı olurlar. Yol için belirlenen hız limitini aşarak seyreden sürücülere ileride radarın olduğunu hatırlatmak için uyarılar gönderilmesi başlangıçta yardım gibi görünse de bu bölgeyi geçtikten sonra tekrar hız limitlerini aşarak yoluna devam edenler ummadıkları bir zaman ve yerde kaza tehlikesi ile karşı karşıya gelebilirler. Bu tür dayanışmanın temelinde yeteri kadar sorumluluk duygusunun olmadığı aşikârdır.

Trafikte Tolerans (Hoşgörü/Tahammül)

a) Tolerans

Karşımızdaki insanın yaşayışına, fikirlerine ön yargısız bakarak bunları saygı ile karşılayıp anlayış göstermeye tolerans denir. İnsanları anlamak güler yüzlü olmak da toleransın başka bir ifadesidir. Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha ve tolerans göstermektir. Hoşgörü ve tahammül, insanlığın doğasında var olan ama çoğunun zaman zaman gösteremediği ya da yitirdiği bir duygu. Tolerans günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasında olup insanları birbirine kenetleyen en önemli duyguların başında gelmektedir. İnsanlar yaratılış itibarı ile hata yapmaya meyilli varlıklardır. Yapılan hataları fark edip vazgeçmek erdem olup bu hatanın diğer insanlar tarafından anlayışla karşılanması o kişinin hem hatalarından vazgeçmesine hem de aradaki muhabbet ve samimiyet bağlarının kuvvetlenmesine sebep olacaktır. İnsanların tahammül sınırlarını zorlayan bazı davranışlar vardır ki bu davranışlara hoşgörü ile bakmak, bardağın dolu tarafını görmek gerginlikleri yumuşatmak anlamına gelmektedir. Bu durumun trafiğe yansıması ise fazlasıyla olumlu sonuçlar doğurabilecektir.

b) Trafikte Doğru Tolerans Gösterme

Trafikte insanların birbirlerine tahammül ederek toleranslı davranması çok önemli olup bu davranışlar sayesinde hem stresten uzak bir sürüş gerçekleştirilmiş olur hem de muhtemel kaza ve tehlikelerin önüne geçilmiş olur. İnsanları herhangi bir ayırım yapmadan kucaklamak gerekir. Mevlana; “Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster inançsız, ister putperest, istersen ateşe tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozsan da yine gel.” sözleri ile insanların dil, din, cinsiyet, ırk ve soy ayırımı yapmadan herkesin birbirine kucak açması ve birbirinin hatalarını görmezden gelmesini tembihlemektedir. Yine Mevlana’nın: “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” sözleri hayatımıza yön veren düsturlar olmalıdır. İnsanlara yaklaşımımız ve gösterdiğimiz tolerans sayesinde trafikte yaşanacak sıkıntılardan kurtulmuş olacağız. Çünkü bu anlayışa trafikte daha çok ihtiyaç duymaktayız.

c) Trafikte Toleransın Kazandırdıkları

Trafik güvenliğini tehlikeye düşüren kusurlar dikkat, nezaket ve toleransla ortadan kalkabilecektir. Ötekileştirmek her zaman kolay olup empati kurarak kazanmaya çalışmak bir erdemdir. Bu ön plana çıkarıldığı zaman biz kazanmış oluruz. Önemli olan Mevlana’nın dediği gibi hareket edebilmektir. “Olumsuzlukları hoş görmek ne iyidir. Zira bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır ama deniz bu kereminden dolayı eksilmez. Zaten sevgi ve hoşgörü insanlıktır. İnsanın kalbinde saklı öyle şeyler vardır ki verdikçe çoğalır. Bu hazinelerin başında sevgi gelir. İşte bir dostun bir dosta verebileceği hediyelerden bazıları şunlardır ki: gönlü rahatlatacak bir tebessüm, kalbe kuvvet verebilecek bir tatlı söz, morali düzeltecek bir takdir, neşesini yerine getirecek bir şaka, kızgınlığını söndürecek bir hoşgörü, hoşa gidecek bir güzel davranış.” Bu düsturların birkaçı bile işleri ciddi bir şekilde düzene sokacaktır. Yeter ki birbirimizi anlayarak davranışlarımızı hoşgörü ile karşılayabilelim.

Trafikte Saygı

a) Saygı

“Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.” anlamlarını ifade eder. Ayrıca saygı, “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.” Saygı, muhatabı dinlemek, kabullenmek ve onun düşüncelerinin değerli olduğunu, dikkate alınması gerektiğini ona hissettirmektir. Karşınızdaki insanı incitmeden ve kırmadan ona yaklaşmaktır. Kısaca muhatabı olduğu gibi kabullenmektir. Başkalarını rahatsız etmekten çekinmek, insanlara karşı dikkatli, ölçülü, özenli davranmaktır. İnsanı insan olarak görüp ona ön yargısız yaklaşarak kabullenmektir.

b) Saygının Temel Dayanakları ve Kazanımları

Saygı ve bunun sonucu olan sevgi toplumun temel dayanaklarıdır. Kişiler birbirlerine ne oranda saygı gösterirlerse toplumun huzur ve düzeni o denli iyi olur. Saygı ve sevgi anlayışı ön plana çıkarıldığı zaman toplumda huzur ve barış sağlanır. İnsanlar birbirlerinin haklarına saygı duyarak bu hakları gözetir. İnsanlar uyum içerisinde yaşayarak birlikte yaşamaktan zevk alırlar. Toplumun gelişmesini ve ilerlemesini sağlarlar. Büyüklerle küçükler arasında sağlam köprüler kurulur. Aile bireyleri birbirlerini daha iyi anlayarak aile bağlarının pekişmesine sebep olur. Kısaca saygı gösteren saygı bulur. Bu durumun trafiğe yansıması da haliyle olumlu olur. Böylece kişiler hak ve hürriyet sınırları içerisinde birbirlerine saygı göstererek trafikte olumsuzlukların yaşanmasını engellemiş olurlar.

c) Nezaket ve Saygı Arasındaki İlişki

Günlük hayatımızda trafikte geçirdiğimiz zaman azımsanmayacak kadar fazladır. Bu yüzden trafikte insani değerlerimizi korumamız gerekir. Bu değerlerden birisi de insanların trafikte birbirlerine nazik ve saygılı olmasıdır. Bu, trafik kurallarına uyulması kadar önemlidir. Beşeri ve insani ilişkilerin yürütülmesinde en önemli faktör saygı ve hoşgörü davranışının sergilenmesidir. Nezaket ve sorumluluk sahibi insanların bu davranış ve yaklaşımları sonucunda trafik daha çekilebilir bir halde seyredebilecektir. Hayatımızı nezaket kuralları içerisinde geçirirsek karşımızdaki muhatabımızdan saygı ve itibar görürüz. Trafikte nazik ve kibar davranış gergin ortamları yumuşatarak insanları nazik davranmaya sevk edecektir.

ç) Trafikte Saygının ve Nezaketin Önemi

Araç kullanırken trafik kurallarına uymak insani bir görevdir. Çünkü trafikte yalnız değiliz. Bizimle birlikte birçok insan trafikte seyretmektedir. Bunlar yaya, yolcu ve sürücü olabilirler. Kurallara uymamak üzücü ve kötü sonuçlar doğurabilir. Trafikte yapılan hatalardan sadece biz değil, sevdiklerimiz, yakınlarımız, tanıdıklarımız ve diğer insanlar da zarar görüp etkilenebilmektedir. Öyleyse trafikte öncelikle kurallara uyarak araç kullanmamız durumunda kendimize saygı göstermişiz demektir. Kendisine saygılı olan başkalarına da saygılı olacaktır. Bu şekilde karşılıklı saygı ve anlayış sonunda muhtemel olumsuzlukların önüne de geçmiş olacağız demektir. Yaşanan trafik kazalarının büyük bir çoğunluğu insan hatasından kaynaklanmaktadır. Bu hataların en aza indirilmesi kazalarında azalacağı anlamına gelmektedir. Hayatın her safhasında olduğu gibi trafikte de birbirimize göstereceğimiz anlayış ve saygı bizi trafikte hem stresten uzak bir insan haline getirir hem de başkalarının haklarına zarar vermemiş oluruz. Ayrıca trafikte başkalarına göstereceğimiz saygı geleceğin sürücüleri olacak yanımızdaki çocuklarımıza da iyi bir örnek olacaktır.

Trafikte Diğerkâmlık (Karşısındakine Öncelik Verme) ve Feragat (Kendi Hakkından Vazgeçme)

a) Diğerkâmlık

 

 
Diğerkâmlık sözlük anlamı itibariyle “özgecilik” demektir. Yani başkalarının yararını da kendi yararımız kadar gözetebilmek, “önce ben” yerine “önce sen” veya “önce o” diyebilmektir. Diğerkâmlığın kültürümüzde de İslam dininde de oldukça önemli bir yeri vardır ve hayatın her safhasında uygulanarak çok ciddi örnekler oluşturulmuştur. Birkaç olay üzerinden örnek verebiliriz. Tarihin altın sayfaları arasında yerini alan Yermük muharebesinde yaşanan bir olaya bakalım.

 

Huzeyfetü’l-Adevî (r.a.) anlatıyor: Savaş bittikten sonra harp meydanında amcamın oğlunu aramaya başladım. Son anlarını yaşayan yaralıların arasında biraz dolaştıktan sonra nihayet aradığımı buldum. Bitkin halde kızgın kumların üzerinde kan seli içinde yatıyordu. ‘’Su istiyor musun? ‘’diye sordum. Göz işareti ile evet diyordu. Kırbadan suyu kendisine doğru uzatırken yaralıların arasından İkrime’nin sesi duyuldu; “Su, su, ne olur, bir damla su” diye inliyordu. Amcamın oğlu Hâris, bu feryadı duyar duymaz göz işaretiyle suyu hemen İkrime’ye götürmemi istedi. Şehitlerin arasından koşa koşa İkrime’ye yetiştim ve kırbamı kendisine uzattım. İkrime tam suyu içecekken İyas’ın iniltisi duyuldu. O da Allah rızası için su istiyordu. Bu feryadı duyan İkrime, içmekten vazgeçerek suyu İyas’a götürmemi istedi. Ben kırbayı alarak İyas’a yetiştiğim zaman son nefesini Kelime-i Şehadetle tamamladı. Derhal geri döndüm koşarak İkrime’nin yanına geldiğimde onun da şehit olduğunu gördüm. Bari amcamın oğlu Hâris’e yetiştireyim diye koşarak ona geldiğimde onun da ruhunu teslim ettiğini gördüm. Böylece savaş meydanında kalakaldım. Tarihimizden bir örnekle devam edecek olursak Fatih Sultan Mehmed’in yaşadığı bir olaya bakalım. Fatih Sultan Mehmed fetihten önce tebdil-i kıyafetle esnafı dolaşarak rastladığı ilk dükkândan bir okka tuz, bir okka şeker ve bir okka da sabun ister. Dükkân sahibi bir okka tuzu verdikten sonra komşusunun siftah etmediğini, dolayısı ile diğerlerini oradan almasını ister. Fatih memnun bir edayla dükkândan çıkarak öbür dükkâna girer, şeker ve sabunu da ondan ister. Bakkal şekeri verdikten sonra sabunu henüz siftah etmeyen komşusundan almasını ister. O bakkal da aynı şekilde davranınca Fatih Sultan Mehmed sevinçle ‘’fethettim fethettim’’ diyerek saraya döner ve fetih hazırlıklarına başlar. “Ben bu ahlaka sahip bir milletle, değil İstanbul’u dünyayı dahi fethederim” der. Bütün bunlar bizleri biz yapan ve toplumdaki huzurun kaynağı olan davranış ve düşünce şekilleridir. Fatih Sultan Mehmed’in de dediği gibi toplumumuz bu şekilde yaşadığı müddetçe hiçbir şey onlara zarar veremez ve birliklerini bozamaz.

b) Feragat

Feragat, kelime anlamı itibariyle “Hakkından kendi isteğiyle vazgeçme” demektir. Hukuki bir terim olarak bir kişinin tek taraflı beyanı ile meydana gelmiş ya da meydana gelebilecek bir hak ya da haklarından vazgeçmesidir. En büyük hak olan yaşama hakkından feragat eden atalarımızı düşünün. Eğer onlar zamanında canlarını vererek bu vatanı korumasalardı şimdi ne halde olurduk? Onlar yaşama haklarından feragat ederek bizlerin vatanımızda gönül rahatlığıyla yaşamamızı sağladılar. Böyle bir fedakârlık yapmasalardı şimdi üzerinde yaşadığımız bir vatanımız olmayacaktı. Bizlere düşen de toplumumuzu ve ülkemizi daha güzel günlere taşıyabilmek için rahatımızdan, zevklerimizden bazı isteklerimizden onların yaptığı gibi feragat etmektir.

 

c) Feragat ve Diğerkâmlık İlişkisi

 

 
Yukarıda da belirtildiği üzere diğerkâmlık başkasının iyiliğini kendinden daha önce düşünebilmek; feragat ise kendi hakkından vazgeçme demektir. Bu durumda bir başkası için kendi hakkından vazgeçme doğrudan diğerkâmlıkla ilişkilidir. Zira başkasının mutluluğu için bazı şeylerden feragat etmek gerekebilir. Örneğin, iş yerinizde ofis arkadaşınız cam kenarında oturuyor siz ise kapı kenarında oturuyorsunuz. Pencereden fazla güneş ışığı geldiğinden pencere kenarı rahatsızlık verici bir yer ve arkadaşınızın da güneşe karşı alerjisi var diyelim. Sizin, arkadaşınızın sağlığını düşünerek kendi yerinizi ona vermeniz bir feragat ve diğerkâmlık örneğidir.

 

ç) Trafikte Feragat ve Diğerkâmlık

Feragat ve diğerkâmlık trafik ortamında yaşatıldığında hepimiz için daha yaşanılır bir ortamın oluşmasını sağlayacaktır. Böyle bir ortam hepimizin gerek fiziksel sağlığınızı gerek ruh sağlığımızı olumlu anlamda etkileyecek ve herkesin memnun olmasını sağlayacaktır. Diğerkâmlığı trafikte uyguladığımızda, insanların sürekli gerginlikler yaşadığı, strese girdiği, tehlikelerin ve kazaların olduğu bir trafik ortamından kurtulmak oldukça kolay olacaktır. Örneğin, bir yaya olarak kendinizi düşünün. Yağmurlu bir havada yanınızdan geçen şoförlerin sizi ıslatmamak için geçişlerine dikkat etmesi trafikte diğerkâmlığa güzel bir örnektir. Bir başka örnek verecek olursak, sürücü olduğunuzu, işlek ve dar bir caddede araç kullandığınızı ve diğer araç sürücülerinin araçlarını yol kenarlarına park edip gitmeleri nedeniyle trafiğin yavaş aktığını düşünün. Bu durum trafik ortamında birçok insanın mağdur olması ve stres yaşamasına sebep olacaktır. Oysaki yolu daraltırım düşüncesiyle hiç kimsenin aracını cadde kenarlarına park etmediğini düşünürsek kimse mağdur olmayacak ve trafikte insanlar gereksiz gerginlikler ve stresler yaşamayacaktır. Böyle düşüncelere sahip olan insanlarla yaşamak da hayatı oldukça kolaylaştıracaktır. Kimi zaman da karşımızdaki insanların yerine kendimizi koyarak hem onlara kolaylık olsun diye hem de trafik ortamını daha yaşanılır hale getirmek için fedakârlıklar yapıp hakkımızdan feragat etmek trafik sorunumuza ciddi katkılarda bulunacaktır. Örneğin, tali bir yoldan ana yola çıkmak için bekleyen bir araç sürücüsü olduğunuzu düşünün. Ana yoldaki sürücülerin fırsat vermemesi nedeniyle tali yoldan çıkamadığınızı ve bu yüzden arkanızda uzun araç kuyrukları oluştuğunu düşünün. Bu durumda birçok kişi mağdur olacak ve trafikte gerginlikler yaşanacaktır. Hâlbuki ana yoldaki sürücü birkaç saniyesinden feragat edip tali yoldan çıkmak isteyen sürücüye müsaade etse trafik oluşmayacak ve kimse mağdur olmayacaktır. Başka bir örnekle düşünecek olursak yaya geçidi olmayan herhangi bir sokakta karşıdan karşıya geçmek isteyen ama akan trafik yüzünden bir türlü karşıya geçemeyen yaya düşünelim. Sizin kısacık bir vakit ayırarak durmanız ve bu kişiye yol vermeniz size ve arkanızda sizi bekleyen sürücülere bir şey kaybettirmeyecek lakin yayanın olası bir kaza yaşamasını engelleyerek hem yayayı hem de bir başka şoförü korumanızı sağlayacaktır. Bu ve buna benzer günlük hayatımızdan birçok örnek verilebilir. Sonuç olarak trafik, büyükşehirler başta olmak üzere tüm kentlerimizde büyük ve derin bir sorundur. Stres faktörünü en çok tetikleyen ve istenmeyen olayların da yaşanmasına oldukça müsait olan böyle bir ortamda insanların birbirlerine karşı anlayışlı, tahammüllü ve saygılı olması hepimizin hayatındaki büyük bir sorunu çözüme kavuşturma noktasında çok önemli bir adım olacaktır.

d) İnsani Duygular Açısından Diğerkâmlık

 

 
İnsani değerlerin, akademik ve maddi değerlerden daha üstün olduğunun bilincine sahip olarak en büyük zenginlik olan ahlak güzelliğimizi beslemeli ve büyütmeliyiz. İnsanlık ailesinin her bireyinin kendini bu manada terbiye etmesi, çevresindekileri de bu yönde etkilemesi başlı başına bir vazifedir. Dünyanın daha güzel bir yaşam alanı olması şüphesiz insanların elindedir ve bu güzellik ancak iyilik ile sağlanır. İyilik bulaşıcıdır ve yapıldıkça etkisi yayılır. İyi insanlar olabilmek için öncelikle ben duygusunu ortadan kaldırarak başkalarının da mutluluğunu önemsemek gerekir. Siz başkasını düşünürseniz başkaları da sizi düşünecek ve bu durumda herkes mutlu olacaktır. Kısacası ahlaklı ve iyi insanlar olabilmenin ön koşullarından biri de fedakarlık, empati ve diğerkâmlık duygularımızı besleyerek bunları trafik ortamına aktarmaktır.

Trafikte Sabır

a) Sabır

Sabır lügatte acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanma, başa gelen bela ve musibetlere dayanma, nefsi kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışma gibi manalara gelir. Sabır, karşılaştığımız olumsuz koşullara dayanabilme, kendini frenleme, olumsuz düşüncelere kapılmama, yaşanan olumsuzluklara tahammül etme anlamlarına da gelmektedir.

b) Trafikte Sabrın Önemi

Sabır bizim kültürümüzde değerli bir meziyettir. Günümüz dünyasında yaşadığımız olayların birçoğu bizim kontrolümüz dışında gelişmektedir. Bu anlamda birçok unsur hayatımızı yönlendirebilir. Bu olumsuzlukları bertaraf etmenin tek yolu gördüğümüz ve yaşadığımız menfi davranışlara karşı sabır silahımızı kullanmaktır. Sabır insana bahşedilmiş erdemlerden birisidir. Anadolu kültüründe sabır, insanın kendini tanıması, hırslarından arınması, nefsini terbiye etmesi anlamına gelir. Sabırsızlık ruh zayıflığından kaynaklanmaktadır. Trafik, hayatımızın bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Trafikten kaçmak veya onu umursamamak mümkün olmadığı için trafikte yaşadığımız olumsuzlukları sabırla hafifletme imkanımız bulunmaktadır. Sabretmek ve anlayış göstermek hem trafiği katlanabilir hale getirir hem de bizim yıpranmamızı engeller. Günümüzde trafik, işin içinden çıkılmaz hale gelmiştir. İnsanların birçoğu zamanının bir kısmını trafikte harcamak zorundadır. Trafikteki karmaşanın sıkıntı ve stresinden kurtulmanın yolu sabırlı olmaktır. Hız kurallarına uymadan araç kullanmanın insana birkaç dakika kazandırabileceği ama çok şey kaybettireceğini de akıldan çıkarmamak gerekir.

“Yalnız basit şeyleri tam ve mükemmel yapmaya sabırları olan insanlar, güç şeyleri kolaylıkla öğrenme becerisini kazanabilirler.” (Friedrich Schiller) Gücünü sabrından alan kişiler hep kazanan kişilerdir. “Sabrınız gücünüzden daha çok şey başarır.” (Edmund Burke) ifadesi ile bu duruma işaret edilmiştir. Sabır, zorluklara karşı bir direnç, sıkıntılarda metanetini yitirmeme duygusudur. Sabır insanın öfkesine engel olan bir zırh gibidir. Bu zırhı giyen kimse trafikte sakin davranmasını da becerebilmektedir. Bu durumda da olabilecek birçok kaza ve tehlikenin önü kesilmiş olacaktır.

c) Sabrın Kazanımları

“Sabreden derviş muradına ermiş.” atasözü sabırlı olan kişilerin başaracaklarını ortaya koymaktadır. Çünkü başarının sihirli anahtarı sabretmekten geçer. Sabır sayesinde insanlar kurtuluşa erebilirler. Zorluk ve meşakkatlere dayanıp sabretmenin sonunda insan dayanma gücü kazanır. Sabır, insanı pek çok yönden geliştirerek melekelerini zenginleştirir. Sabır, ince düşünebilmeyi ve incelikleri görebilmeyi sağlar. Sabır, iyilik yapabilmeyi sağlar. Adil davranabilmeyi sağlar. Sabrın sonucunda insan neşe ve huzur içinde olur. Trafikte sabır başkalarının haklarına saygı gösterip onların haklarını koruyarak trafiğin normal seyrinde akışını sağlar.

ç) Sabırsızlığın Sonuçları

Trafikte sabırsız ve aceleci davranmak ömür boyu vicdan azabı çekmemize sebep olabilir. Belki de hayatımızın sonlanması ile neticelenebilir. Bir dakikalık sabır ise telafisi güç olan felaketleri engellememizi sağlayabilir. “Sabrın sonu selamettir.” vecizesi bunu en iyi şekilde ifade etmektedir. Yüce Peygamberimiz sabırla düşmanlarının eziyet ve işkencelerine katlanarak zafere ulaşmıştır. Eyüp aleyhisselam sabırla hastalıklarından kurtulmuştur. Ferhat sabırla dağları delmiştir. Fıtratında var olan aceleciliği yenen insan başarıya ulaşmasını bilmiştir. “ Sabreden zafere ulaşır.” düsturu bunu en güzel şekilde özetlemektedir.

TRAFİK KÜLTÜRÜ

1. Trafik Kültürü

Türk Dil Kurumu sözlüğünde kültür, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür. Diğer bir anlatımla bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü olarak tanımlanmaktadır. Trafik kültürü de kültür tanımından hareketle içinde bulunulan toplum tarafından benimsenen ve o kültüre uygun davranıldığında desteklenen ancak o kültüre aksi davranışlar sergilendiğinde hoş karşılanmayan ve yaptırım uygulanan kurallar bütünü olarak ifade edilebilir.

2. Trafik Kültürü Oluşturmanın Temel Kuralları

Bilinçli, sorumluluk sahibi sürücü ve yayaların yetiştirilmesi ancak eğitim ile gerçekleşebilir. Bir başka deyişle kültür ortak normlar çerçevesinde oluşturulduğundan trafik kültürü oluşturmak da eğitim ile mümkün olabilir. Trafik kültürü alınan eğitimler ile bu eğitimlere uygun tutum ve davranış geliştirilmesi ve söz konusu olumlu tutum ve davranışların süreklilik kazanması halinde mümkün kılınabilir. Ülkemiz trafik kazalarının en fazla görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır. Kazaların önüne geçebilmek ve güvenli bir sürüş deneyimi ise trafik kurallarına uymaktan geçmektedir. Özellikle emniyet kemeri takmak, alkollü iken araç kullanmamak, sinyal vermeden dönüş yapmamak, aşırı hız yapmamak, hatalı sollama yapmamak, seyir esnasında cep telefonu ile konuşmamak öndeki araç ile takip mesafesi korumak ve sürücülerin yayalara karşı nazik davranarak onların haklarına riayet etmeleri gibi temel trafik bilincine sahip sürücüler yetiştirip bu tutum ve davranışları sürekli kıldığımızda toplumsal olarak ortak bir trafik kültürüne sahip olup hepimizin sürücü veya yaya olarak içinde bulunduğumuz trafikten gelebilecek olumsuz sonuçları da minimuma indirebiliriz.

Ülkemizin en büyük problemlerinden biri trafik kültürü eksikliğidir. Trafik kültürünün oluşmamış olması trafik kazalarında aşırı can kayıpları, yok olan maddi değerler, ulaşım araçlarının doğaya verdiği zararlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Problemin temelinde trafik kurallarına uymakta gösterilen isteksizlik yatmaktadır. Kuralların varlığının nedeni konusundaki bilinç eksikliği, trafik probleminin ana nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Trafikte teknik ve fiziki altyapının iyileştirilmesi, denetimin olması, yasaların işlerliğinin ve bu konuyla ilgili kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması, bütün bunlardan daha da önemlisi toplumda yer alan bütün fertlerin bilinçlenmesi, trafik içinde yer alan sürücü, yaya ve yolcuların yeterli eğitimle donatılmasıyla trafik kazalarında önemli ölçüde azalma sağlanabilir. Trafikte güvenli bir şekilde seyahat etmek, kişilerin can ve mal kayıplarını önlemek amacıyla trafik kuralları konulmuştur. Trafik kurallarına uymayanlar çeşitli trafik cezalarına (trafik cezası, trafikten men, hapis cezası) maruz kalmışlar; ancak tüm bu yasal yaptırımlarla da trafikte karşılaşılan problemleri çözmek mümkün olmamıştır. Trafik kurallarına uymayanlara yasalarla belirlenen cezaları vermek trafik kazalarını azaltmaya yetmemektir. Toplumda yazılı olan kuralların yanı sıra yazılı olmayan kurallar da vardır. Trafik kazalarının en aza indirilebilmesi için yazılı olmayan bu kuralların, kişilerin trafiğe çıktığı zaman devreye girmesi ve sürücülerde yaşam şekline dönüşmesi gerekmektedir. Kısacası trafik kültürünün oluşturulup yerleştirilmesi trafikte karşılaşılan problemlerin çözümünde en etkili yollardan biridir.

Empati

a) Empati Kavramı

Empati, kişinin karşısındaki bireyin duygularını anlaması ve davranışlarını buna göre düzenlemesi olarak tanımlanabilir. İnsanın olduğu her alanda kişiler arası ilişkilerden bahsetmek mümkündür.

İş hayatımızda, arkadaş ilişkilerimizde ve her türlü sosyal ortamda başkalarıyla iletişim kurarız. Kurduğumuz iletişimde empati kavramı çok büyük bir öneme sahiptir. Kendi arzu ve isteklerimizi, muhatap olduğumuz diğer insanların arzu ve istekleri ile çatışmadan gerçekleştirebilmemiz için bu kavrama ihtiyaç duymaktayız. Kara yolunda sürücüler diğer taşıt sürücüleri ile iletişim halindedirler. Kurulan bu iletişim zaman zaman iletişim çatışmalarına dönebilmektedir. Trafikte olduğumuz zaman diliminde diğer sürücüler tarafından yapılan kural ihlalleri, kasıtsız olarak yapılan hatalar ve özellikle saygı ve hoşgörü kavramlarının olması gerektiğini düşündüğümüz durumlarda karşımızdaki kişiden saygı ve hoşgörü görememek bizde öfkeye sebep olabilmektedir. Öfke ise trafikte yapılan kural ihlalleri ve hataların ana sebebi olarak nitelendirilebilir. Örneğin, bir ara yoldan ana yola girmek istediğimizde, diğer taşıt sürücülerinin bize yol vermelerini bekleriz. Eğer sürücüler bizim bu beklentimize karşılık gösterip, yol vermezlerse birden öfkelenip, korna çalma, aracı agresif kullanma gibi öfkeli davranışlar gösterebilmekteyiz. Yaya olarak trafikte bulunduğumuz zamanlarda ise yaya geçitlerini kullanarak karşıdan karşıya geçmek istediğimizde, taşıt sürücülerinin bize yol vermemesi durumlarıyla karşılaşabilmekteyiz. Bu tür durumlar yaya olarak bizi öfkelendirmektedir.

b) Trafikte Empati

Buraya kadar trafikte bizleri öfkelendiren bazı durumlara ilişkin örnekler verilmiştir. Bu noktada empati kavramının üzerinde durmak gerekmektedir. Diğer sürücü ve yayaların trafikte sergilemiş oldukları hatalar bizleri öfkelendirebilmekte, ancak benzer hataları kendimiz yaptığımızda bu hataları önemsenmeyecek davranışlar olarak görebilmekteyiz. Bir örnek ile açıklayacak olursak, yaya olarak karşıdan karşıya geçmek istediğimizde taşıt sürücüleri yol vermezlerse onlara öfkelenmekteyiz. Tam tersi olduğunda ise, yani aracımızda kara yolunda seyrederken karşıdan karşıya geçmek isteyen bir yaya gördüğümüzde, aracımızın sürati, arkadan akan trafik ve fark etmemek gibi bahanelerle yayalara yol vermeme durumunda kalabilmekteyiz. Hâlbuki yayaların kara yollarını kullanacakları alanlar taşıt sürücüleri için belli tabelalarla işaretlenmiştir. Araç sürücüsü olarak bu işaretlere uymakla yükümlüyüz.

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi yaya iken kendisine yol vermediği düşüncesiyle taşıt sürücülerine kızan bir kişi, kendisi sürücü koltuğuna oturduğunda yayalara yol vermeyebilmektedir. Bu durum empati eksikliği ile açıklanabilir. Empati kendimizi bir başkasının yerine koyup onun duygularını anlayabilmek olarak tanımlanmıştır. Başka insanlarla ilişki içerisinde olduğumuz trafik ortamında sürücü ve yayaların haklarına saygı gösterebilmek ve düzenli bir trafik ortamı oluşmasına katkı sağlayabilmek için empati gösterme davranışına da sahip olmamız gerekmektedir.

Trafikte Öfke Kontrolü

 

 
İnsan derin bir zihinsel yapıya sahiptir. İnsanın zihinsel yapısı düşünce ve duygulardan oluşur. Duygusal yanımız her insanda ortak olan belli duyguları barındırmaktadır. Bu duygular yaratılıştan tüm insanlarda içgüdüsel olarak bulunur. Neşe, keder, korku, öfke, şaşkınlık, utanma, endişe, özleme gibi duygular her insanda ortaya çıkan duygulardır.

 

Beynimizin yapısı incelendiğinde duygularımızı depolayan ve yaşadığımız olayların duygusal yanını işleyen özel bölümlerin olduğunu görmekteyiz. Bu bölümlerin ana işlevi duygularımızı işlemek ve duygusal hafıza deposu olarak görev yapmaktır. Duygularımız insan olarak değiştiremeyeceğimiz ve doğuştan bizde var olan yapılardır. Duygularımız arasından bazıları sergilendiğinde çevremizdeki insanlar tarafından hoşnutlukla karşılanırız. Örneğin insanlara neşeli yaklaşıp onlarla olumlu iletişim kurduğumuzda, bize karşı davranışları olumlu olmakta aramızda sıcak diyaloglar gelişebilmektedir. Bazı duygularımız sergilendiğinde ise düşmanca tepkilerle karşılaşabilmekteyiz. Örneğin karşımızdaki kişiye öfkeli ve saldırgan bir tutum içerisinde olduğumuzda, sevilmediğimizi, hoş görülmediğimizi hissederiz. Hâlbuki tüm duygular doğuştan içimizde var olan yapılardır ve ortadan kaldırılmaları mümkün değildir. Öyleyse bir duygu için iyi ya da yapıcı duygu, başka bir duygu için kötü ya da yıkıcı duygu şeklinde bir ayrım yapabilir miyiz? Böyle bir ayrım yapmak doğru değildir. Ancak konu şöyle açıklanabilir: Duygular sergilendikleri bağlama göre değerlendirilmektedir. Örneğin çok sevdiğimiz bir yakınımızın cenazesinde başka bir yakın akrabamızın neşeli tavırları bizi öfkelendirir. Benzer bir durum olumsuz bir duygu olarak nitelendirilebilen öfke duygusu için de geçerlidir. Örneğin vatan savunması yaptığımız bir sırada neşeli bir duygu değil, karşımızdaki düşmanı da korkutacak öfkeli bir tutum sergilemek takınılması gereken en doğru tutum olarak altı çizilebilir. Bu iki örnekten anlaşılacağı üzere hiçbir duygu tek başına iyi ya da kötü olarak nitelendirilemez. İçinde bulunduğumuz ortama göre sergilediğimiz duyguların doğru ya da yanlış olduğundan bahsedebiliriz. Duygularımız arasında ayrım yapmamamız gerektiğini vurguladıktan sonra öfke duygumuzdan kısaca bahsedebiliriz.

a) Öfke

Öfkenin nasıl ortaya çıktığı konusunda yapılan araştırmalar, yaşantımızda ve hareketlerimizde başkaları tarafından yapılan kısıtlamaların bizde öfke duygusunu ortaya çıkardığını göstermektedir. Buradan yola çıkarak öfke duygusunun sergilenme amacının bir şeyi elde etmeye yönelik olduğu söylenebilir.

b) Trafikte Öfkenin Görünümü

 

 
Öfkenin trafikte nasıl ortaya çıktığını incelediğimizde bazı davranış kalıpları ile karşılaşmaktayız. Hızlı araç kullanma, tehlikeli manevralar yapma veya diğer trafik kurallarını ihlal etme davranışları öfke duygusu ile birlikte ortaya çıkan davranışlardır. Trafikte seyrederken sinyal vermeden aniden önümüze çıkan bir araç, makas atarak önümüzde veya arkamızdan ilerleyen bir araç veya uygunsuz bir şekilde park edilmiş bir araç gördüğümüzde içimizde hızlıca ortaya öfke duygusu çıkmaktadır. Öfkelendiğimizde vücudumuzda bir takım değişiklikler olmaktadır. Örneğin en belirgin öfke belirtisi olarak kalp atışımız hızlanmakta ve kan basıncımız artmaktadır. O anda sağlıklı düşünme kabiliyetimizde sorunlar yaşayabilmekteyiz. Böyle bir durumu birçoğumuz tecrübe etmişizdir.
 Öfkenin Kontrolü
 

Öfke uyandıran bir davranışla trafikte karşılaştığımızda gösterebileceğimiz tepkileri üç başlıkta toplayabiliriz. Öfkenin kaynağı olan durumu görmezden gelip öfkemizi bastırabiliriz. Duruma bir anlam vermeye, neden böyle bir davranışın ortaya çıktığını anlamaya çalışarak sabredebiliriz veya üçüncü yol olarakta öfke duygumuzu kontrol altına almaya çalışabiliriz. Öfkeye neden olan duruma karşı sabretmek de bir anlamda öfkeyi kontrol altına almak anlamına gelmektedir. Bu açıdan baktığımızda öfkeyi kontrol altına almak veya neden olan davranışa sabretmek, öfkeyi bastırmaktan ayrılmaktadır. Öfke uyandıran bir davranışla karşılaştığımızda içimizde öfke duygusunun uyanmasının normal ve doğal bir içsel davranış olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir. Duygularımızın bastırılması duygusal birikmelere neden olup, daha sonra benzer durumlarla karşılaştığımızda duygusal patlamalara da yol açabileceği için uygun bir tepki olarak değerlendirilmemektedir. Öfkeyi kontrol altına almaksa, öfkeye neden olan durum ya da davranışı görmezden gelmeyi değil tam tersine o durumu anlama davranışını içermektedir.
c) Trafikte Öfke Kontrolü
 

Öfkemizi kontrol edebilmek için bizde öfke uyandıran davranışın sebebini anlayıp söz konusu davranışın kasıtlı olarak yapılıp yapılmadığı, sürekli bir davranış olup olmadığı, yapan kişinin bağlamı (örneğin acemi şoför mü vb.) gibi hususlarda bir yargıda bulunarak sabretme davranışlarını sergileyebiliriz. Sebebini anladığımız davranışlar öfkemizin yatışmasında yardımcı olan davranışlardır. Davranışın sebebini anlama veya empati yapma bu noktada yararlı olabilecek davranışlardır. Kendimize şu soruları sorabiliriz: Acaba benzer bir hatayı ben de yapar mıydım veya geçmişte yaptığım oldu mu? Acaba bu davranış istemsiz bir şekilde yapılmış olabilir mi? Böyle bir hatayı çok yakın bir tanıdığım yapmış olsaydı ona karşı ne hissederdim ve ne yapardım? Bu davranışı yapan kişi, yaptığı davranışın bana ne hissettireceğini tahmin edememiş olabilir mi? Trafiği tehlikeye düşüren bir davranışsa ve sürekli yapılan bir davranışsa, öfkelenip sürücüyle karşılıklı münakaşa etmek yerine, yetkili mercilere durumu bildirmek mi gerekir? Bu ve benzeri sorular öfke duygumuzu kontrol edebilmemize yardımcı olabilecek sorulardır. Bizden kaynaklanan hatalarda trafikteki diğer sürücülerin bize karşı öfkelenmeleri durumunda ise genel olarak iki tepki verilebilir. Ya diğer sürücülerin bize gösterdiği tepkiye biz de öfkeyle karşılık veririz ya da karşımızdaki insanın öfkesinin nedeni olan davranışımızı gözden geçirip karşımızdaki kişiye hak verebiliriz. İkinci seçeneği seçtiğimizde özür dilemek ve hatalı davranıştan vazgeçmek ortamı sakinleştiren ve sağlıklı trafik ortamını oluşturan bir davranış olacaktır. İlk seçeneği seçtiğimizde ise öfkeye öfkeyle karşılık vermek, üstelik soruna neden olan bizim hatalı davranışımızken, işleri oldukça karmaşık bir noktaya sürükleyebilmekte ve trafikte ardı ardına hatalı davranışların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Trafik psikolojisi ile ilgili yapılan çalışmalar insaf ve vicdan sahibi olan kişilerin trafikte öfkeli davranış sergilemediklerini ortaya koymuştur. Süratli, tehlikeli ve kuralsız araç kullanma gibi davranışların bu karakter özelliklerine sahip kişilerde daha az ortaya çıktığı yapılan araştırmalarla gösterilmiştir. Öfke doğuştan geliyorsa kontrol edilebilir mi? sorusuna cevap bulmamız gerekir. Şu bir gerçek ki öfke duygusu ortadan kaldırılamaz. Ancak kontrol edilebilir ve yönetilebilir. Hem dinimizde hem kültürümüzde öfkenin kontrolü ile ilgili, bazıları modern psikolojide de kullanılan tavsiyeler bulunmaktadır. Örneğin bir hadiste, öfke ateşe benzetilerek ateşin su ile söndürülebileceği, bu nedenle öfkelenen kişinin abdest alması tavsiye edilmiştir. Başka bir hadiste ise öfkeli kişi ayakta ise oturması, öfkesi hala geçmediyse yatması tavsiye edilmiştir. Buradan anlaşılması gereken şey bize öfkeli hissettiren durumu, ortamı değiştirmemiz gerektiğidir. Örneğin araçla giderken herhangi bir nedenle öfkelendiysek ve öfkemizin kalp atışımızı hızlandırdığını hissettiysek, uygun bir yerde mola verip sakinleşmek yararlı bir davranış olacaktır. Öfke anında yapılabilecek başka bir davranışsa içimizden veya yüksek sesle 10’a kadar saymak ve nefesimizi düzenleyerek içimizden sayarken düzenli bir şekilde nefes alıp verme davranışıdır. Ayrıca “Acaba karşılaştığım durumun başka bir açıklaması olabilir mi?” sorusunu kendimize sormak da öfkemizi kontrol edebilmek için faydalı olacaktır. Şeyh Sadi Şirazî’nin öfke ile ilgili söylenmiş “Öfkenin ateşi önce sahibini yakar; sonra, kıvılcımı düşmana ya varır, ya varmaz.” sözü ile, Voltaire’nin “Öfkeli bir adamı susturmak istiyorsanız önce siz susunuz.” sözü bu konuda dikkate değer sözlerdir.

Trafikte Konuşma Üslubu

İnsanların çektikleri sıkıntıların başında dilleri sebebiyle yaşadıkları gelmektedir. Çünkü yaşanan iyi veya kötü birçok şey dil yüzünden yaşanmaktadır. Birçok insan dili sebebiyle en büyük musibetlere uğramışlardır. “Dilin kemiği yoktur.” sözü bunun en iyi delilidir. Bu yüzden konuşma uzvumuz olan dilin ıslah edilmesi gerekmektedir. Sosyal hayatta, özellikle trafikte konuşma üslubu birçok olumsuzlukları ortadan kaldırmaktadır. Kişilerin birbirlerini dinlemeleri, özellikle de tatlı bir ifade kullanmaları ortamı yumuşatarak tartışmaları ortadan kaldırır ve olay tatlıya bağlanır. Ayrıca iki kişi arasında konuşulan konuların başkalarına açıklanmamasının da bir adap kuralı olduğu unutulmamalıdır. Konuşurken aşağıdaki hususlara dikkat etmek gerekir.

 Söylenen sözün nereye varacağını hesaplamak

 Gönül kırıcı ifadelerden uzak durmak

 Başkasının düşüncelerine değer vermek ve onun sözünü kesmemek

 Övgüde de yergide de ölçülü olmak

 Gereksiz sözlerden uzak durmak

 Konuşurken muhatabın anlayacağı şekilde tane tane konuşarak lafları eğip bükmemek Muhatabını dikkate alarak konuşmak, muhatabın sözlerinde ayıp ve kusur aramamak

İletişim

İletişim bir mesajın iki kaynak arasında karşılıklı iletilmesi olarak tanımlanabilir. Günlük yaşamın her anında birileri ile iletişim kurmaktayız. Gerek gündelik basit işlerimiz için gerekse belli amaca dönük daha özel işlerimiz için sürekli iletişim halindeyizdir. İletişim dendiğinde sadece karşımızdaki kişi ile konuşmak anlaşılmamalıdır. Çevremizdeki insanlarla kurduğumuz iletişimin önemli bir kısmı sözsüz iletişimdir. Buradan da anlaşılacağı üzere iletişim sözlü ve sözsüz iletişim olarak iki başlıkta incelenebilir.

 Sözlü İletişim


Sözlü iletişim bir insanla karşılıklı olarak oluşturduğumuz, diyaloglar içeren bir iletişim şeklidir. Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdaki kişiye kelimeler kullanarak iletiriz. Örneğin evimizin önündeki otoparka aracını uygunsuz bir şekilde park eden komşumuza “Rica etsem aracınızı daha uygun bir şekilde park eder misiniz?” dememiz sözlü olarak kurduğumuz bir iletişim biçimidir.

 Sözsüz İletişim veya Beden Dili

Sözsüz iletişimse adından da anlaşılacağı üzere kelimelerin kullanılmadığı bir iletişim biçimidir. Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdaki kişiye jest ve mimiklerimizle iletiriz. Yukarıda verdiğimiz örnek üzerinden gidecek olursak, aracını uygunsuz bir şekilde park eden komşumuza doğru bakıp, yüzümüzü ekşittiğimizde veya davranışından rahatsız olduğumuzu belli etmek için yüzümüzle veya bedenimizle yaptığımız bir hareketle duygumuzu ona iletmek istiyorsak burada da sözsüz iletişimi kullanmış oluruz. İletişim şekillerinden bir diğeri de beden dili ile yapılan iletişimdir. Beden dili iletişim en etkili iletişim şekillerinden birisidir. Beden dili; el, kol, göz hareketleri, yüz ifadesi, jest ve mimiklerden oluşan zihinsel ve fiziksel faaliyetlerle desteklenen sözel olmayan iletişim şekline denir. “Bir kişi veya hayvanın jestler, mimikler ve hareketler ile sözel olmayan iletişim kurmasıdır.” Beden dilinde; vücudumuzun duruşu, oturma şeklimiz, el, kol, baş hareketlerimiz, göz temaslarımız, jest ve mimiklerimizin her birisine bir anlam yükleyerek iletişimi kurmamız mümkündür. Trafikte sözel iletişimden daha çok beden dili kullanılmaktadır. Çünkü araçların araya koyduğu mesafe sebebi ile sözel iletişime imkan olmadığı zaman anlaşmalarımız el, kol, jest ve mimiklerle olmaktadır. Uygun beden dili olumlu sonuçlar verebileceği gibi kızgınlığımızı ve öfkemizi ortaya koyan beden dili de olumsuzluklara davetiye çıkarmaktadır. Beden dilini iyi kullanan kişiler başarılı insanlardır. Bazen birkaç cümle ile ifade edemediğimiz bir olayı bir jest veya mimikle yahut da diğer hareketlerimizle çok rahat ifade etmemiz mümkündür.

 Ben Dili

Sözlü iletişim kurarken de dikkat edilmesi gereken durumlar vardır. Sözlü iletişimde “ben dili” kullanmaya özen göstermek daha sağlıklı iletişim kurulmasını sağlayacaktır. Ben dili karşımızdaki kişiyi suçlamak yerine, ona kendi duygu ve düşüncelerimizi sunarak yaptığı davranışı fark etmesini sağlamak için kullanılan dildir. Ben dilinde duygu ve düşünceler sen dili yerine ben dili ile ifade edilir. Korktum, üzüldüm, düşünüyorum, hissediyorum gibi ifadeler ben diline örnek ifadelerdir. Korkutuyorsun, üzüyorsun, hissettiriyorsun gibi ifadeler ise sen diline ait ifadelerdir.

Trafik Görevlileri ile İletişim

Trafikte yalnız olmadığımızı unutmamamız gerekir. Kara yolunu diğer insanlarla birlikte kullandığımızı, bir şekilde o insanlarla zaman zaman diyaloğa geçerek iletişim kurduğumuzu aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Ayrıca denetim görevi verilmiş trafik görevlileri ile de iletişim içerisinde olma zorunluluğumuz vardır. Hem trafik görevlileri hem de diğer sürücülerle karşılıklı saygı ve anlayış içerisinde iletişim kurmamız trafiğin akışını düzgün hale getirebileceği gibi olası tehlikeleri de engellemiş olacaktır. Trafik görevlileri ile iletişimde de ben dili önemlidir. Trafikte zaman zaman araç sürücülerinin, rutin kontroller ve benzeri durumlarda görevlileri suçlayıcı tavırlar sergiledikleri görülmektedir. “ne gerek var”, “benim her şeyim tam” gibi düşünceler ben merkezci düşünce tarzının ortaya koyduğu düşüncelerdir. Sürücüler trafikteki görevlilerin kendilerine sordukları veya talep ettikleri bilgi ve belgeleri verirlerken bu talep ve kontrollerin trafikte düzeni sağlamak ve kurallara uyulmasının azami şartlarını oluşturmak amacıyla yapıldığını düşünmelidirler. İletişimde karşılıklı bir etkileşim olduğu unutulmamalıdır. Nezaket, açıklık ve saygılı bir üslupla kurulan her iletişimde karşımızdaki kişiden de benzer tutum ve davranışları göreceğimizi, aksi durumda da olumsuz tutumlarla karşılaşacağımızı bilmeliyiz. Empati ile ilgili başlıkta belirtildiği gibi, kendimizi zor şartlarda görev yapan ve birbirinden farklı karakterlerdeki kişilerle muhatap olan trafik görevlilerinin yerine koyup davranışlarımızı ona göre ayarlamalıyız.

Günlük yaşamımızda olduğu gibi trafikte de diğer insanlara zarar vermeme ve kimsenin hakkını yememe hususlarını göz önünde bulundururuz. Devletler bu hususları düzenleyebilmek için trafik kuralları ve bu kurallara uymamanın yaptırımlarını düzenlemektedir. Trafik kuralları ile birey olarak bizlerin ve diğer insanların hakları ve yükümlülükleri belirlenmektedir. İşte bu belirlenen kurallara uyulmadığında yayalar, sürücüler ve bisikletliler diğer insanların haklarını ihlal etmiş olurlar. Bu nedenle trafikte düzenin sağlanması trafikte bulunan diğer insanların hakkını gasp etmemek için trafik kurallarına uyulmalıdır. Diğer bir deyişle trafik kuralları bireyleri hem kendisine hem de başkalarına karşı korumaktadır. Dinimizde de tehlike oluşturmak günah, tehlikeyi savuşturmak sorumluluktur anlayışı benimsenmektedir. “Kim bir canı kasten öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” İlahi fermanı doğrultusunda insanlara karşı görevlerimizi yerine getirerek gerek trafikte gerekse diğer zamanlarda kimseye zarar vermememiz gerekir. Geçiş üstünlüğü olan araçlara yol vermek bir trafik kuralı olup uyulmaması durumunda cezai müeyyide gerektirir. Yol verilen geçiş üstünlüğüne sahip aracın geçtikten sonra arkasına takılarak yola devam etme uyanıklığı bir hak ihlali olup trafik adabı kazanmamış kimselerin yapabilecekleri bir davranıştır.
Örnek 1: Engelli bireyler için kaldırımlara yapılmış sarı bantların üzerine araç park etmek, bisiklet veya diğer araçlarla o bantların üzerinde bulunmak engelli bireylerin haklarını ihlal ederek onları trafikte olumsuz etkileyebilir.
Örnek 2: Yağmurlu havada hızlı bir şekilde ana caddelerden geçerek yayaların ıslatılması yayaların haklarının ihlal edilmesidir.

İLK YARDIM

İNSAN VÜCUDU YAPISI

Vücumuzun en küçük canlı birimi HÜCRE’dir. Hücrenin beslenmesine zar yardımcı olur. Hücreler birleşerek dokuları, dokular birleşerek ORGAN’ları meydana getirir. Organlarda birleşerek SİSTEM’leri meydana getirir. Dolaşım sistemi tüm vücutta faaliyet gösterir. Kalp, dolaşım sisteminin bir parçasıdır ve kanın tüm vücutta dolaşımını sağlar. Akciğer- gırtlak solunum sistemindedir. Mide-bağırsak karın bölgesinde ve sindirim sisteminin bir parçasıdır. Omurga boşluğunda sinir sisteminin bir bölümü faaliyet gösterir.

Hareket Sistemi

Kemikler: Kemikler vücudu ayakta tutan çatı yapısıdır. Hareket etmeyi ve sistemlerin kolay çalışmasın sağlar. Vücudumuzda 208 adet kemik iskeletimizi oluşturur. Kemikler yassı, uzun ve kısa olmak üzere üç türlüdür.

Eklemler: Kemiklerin birbirine bağlandığı yapılardır. Oynamaz eklemler, yarı oynar eklemler ve oynar eklemler olmak üzere üç türlüdür.

Kaslar: Çizgili kaslar, çizgisiz (düz) kaslar ve kalp kası olmak üzere üç türlüdür.

Dolaşım Sistemi

Vücudun her bölgesinde faaliyeti olan sistemdir.

Kalp: Dolaşım sisteminin merkezidir. 4 odacıklıdır.

Kan: Dolaşım sisteminin temel doku yapısıdır.

Damarlar: Atardamar, toplardamar, lenf damarları ve kılcaldamar.

Kalp atım sayısı yetişkinlerde dakikada 60-100, çocuklarda 80-120 ve bebeklerde 100-140’tır.

Atardamarlar vücutta temiz kanın dolaşımını sağlar. Toplardamarlar ise kirli kanının kalp ve akciğer sistemine getirilerek temizlenmesini sağlar. Kılcaldamarlar ise en ince damalarlardır. Dokulara temiz kan gönderiminde görevlilerdir.

Solunum Sistemi

Solunum canlı yaşamı için gerekli oksijeni sağlar. Soluk alıp vermeye “solunum” adı verilir. Solunum sayısı yetişkinlerde dakikada 15-20, çocuklarda 20-25 ve bebeklerde 25-40 arasındadır.

Burun, yutak, dil, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, diyafram-karın kası (yardımcı organ), kaburgalar ve arası kaslar (yardımcı organ) ve göğüs kasları solunum sisteminin organlarıdır.

Sindirim Sistemi

Vücudun yaşamını sürdürebilmesi için gerekli gıdaların alınması, sindirilmesi ve atıkların dışarıya atılmasını sağlayan sistemdir.

Ağız, yutak, yemek borusu, mide, tükürük bezleri (yardımcı organ), karaciğer (yardımcı organ), pankreas (yardımcı organ), ince ve kalın bağırsaklar sindirim sisteminin organlarıdır.

Sinir Sistemi

Etki tepki sistemi olarak ifade edilebilir. Duyuların algılanması, biçimlendirilmesi ve tepki verilmesinden sorumlu bir sistemdir.

Beyin, beyincik, omurilik soğanı ve omurilik, sinir sisteminin organlarıdır.

Beyin: Vücut üzerinde kontrol gücü olan bilinç sistemidir. Duyu sistemlerinin yapılandığı temel organdır. Beyinden 12 çift sinir çıkar.

Beyincik: Yönetimleri, dengeyi ve hareketi sağlar.

Omurilik Soğanı: Temelde dolaşım ve solunum sistemini kontrol eder.

Omurilik: 31 çift sinir çıkar. Beyinden gelen 12 çift sinirle birlikte hareket eder. Sinir sisteminin en yoğun faaliyet gösterdiği vücut bölgesi omuriliktir. Kas, deri ve iç organlarında işlev yürütürler. Beyin ve omurilikte bir hasar olursa koma, felç ve hissizlik meydana gelebilir.

  • Hastalık ya da yaralanmanın ciddiyetini değerlendirmek
  • İlkyardım önceliklerini belirlemek
  • Yapılacak ilkyardım yöntemini belirlemek
  • Güvenli bir müdahale sağlamak
Hasta/yaralıya sözlü uyaran ya da hafifçe omzuna dokunarak “iyimisiniz?” diye sorularak bilinç durumu değerlendirmesi yapılır. Bilinç durumunun değerlendirilmesi daha sonraki aşamalar için önemlidir. Buna göre hasta/yaralının ilk değerlendirilme aşamaları şunlardır:
 
A. HAVA YOLU AÇIKLIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Özellikle bilinç kaybı olanlarda dil geri kaçarak solunum yolunu tıkayabilir ya da kusmuk, yabancı cisimlerle solunum yolu tıkanabilir. Havanın akciğerlere ulaşabilmesi için hava yolunun açık olması gerekir.
Hava yolu açıklığı sağlanırken hasta/yaralı baş, boyun, gövde ekseni düz olacak şekilde yatırılmalıdır.
Bilinç kaybı belirlenmiş ise ağız içi kontrol edilmeli, herhangi bir madde varsa bir bez aracılığı ile çıkarılmalıdır.
Daha sonra bir el hasta/yaralının alnına konarak, diğer elin 2- 3 parmağı ile çene tutularak baş geriye doğru itilip Baş-Çene pozisyonu verilir. Bu işlemler sırasında sert hareketlerden kaçınılmalıdır.
B. SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ
İlkyardımcı, başını hasta/yaralının göğsüne bakacak şekilde yan çevirerek yüzünü hasta/yaralının ağzına yaklaştırır,
Bak-Dinle-Hisset yöntemi ile solunum yapıp yapmadığını 10 saniye süre ile değerlendirir.
Solunum hareketini gözler. Solunum sesini dinler. Yanağında hasta/yaralının nefesini hissetmeye çalışır. Solunum yoksa derhal yapay solunuma başlanır.
C. DOLAŞIMIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dolaşımın değerlendirilmesi için hastada herhangi bir yaşam bulgusu olup olmadığı değerlendirilir.
Hastada herhangi bir yaşam bulgusu varsa (öksürük, ellerde, bacaklarda kıpırdanma vb.) kesinlikle kalp masajı uygulama!
İlk değerlendirme sonucu hasta/yaralının bilinci kapalı fakat solunum, hareket vb. yaşam bulguları varsa koma pozisyonuna getirerek diğer yaralılar değerlendirilir.
İlk muayene ile hasta/yaralının yaşam belirtilerinin varlığı güvence altına alındıktan sonra ilkyardımcı ikinci muayene aşamasına geçerek baştan aşağı muayene yapar. İkinci değerlendirme aşamaları şunlardır:
Görüşerek bilgi edinme:
Kendini tanıtır,
Hasta/yaralının ismini öğrenir ve adıyla hitap eder,
Hoşgörülü ve nazik davranarak güven sağlar,
Hasta/yaralının endişelerini gidererek rahatlatır,
Olayın mahiyeti, koşulları, kişisel özgeçmişleri, sonuç olarak ne yedikleri, kullanılan ilaçlar ve alerjinin varlığı sorularak öğrenilir.
Baştan aşağı kontrol yapılır:
Bilinç düzeyi, anlama, algılama
Solunum sayısı, ritmi, derinliği
Vücut veya cilt ısısı, nemi, rengi
Baş: Saç, saçlı deri, baş ve yüzde yaralanma, morluk olup olmadığı, kulak ya da burundan sıvı ya da kan gelip gelmediği değerlendirilir, ağız içi kontrol edilir.
Boyun: Ağrı, hassasiyet, şişlik, şekil bozukluğu araştırılır. Aksi ispat edilinceye kadar boyun zedelenmesi ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Göğüs kafesi: Saplanmış cisim, açık yara, şekil bozukluğu ya da morarma olup olmadığı, hafif baskı ile ağrı oluşup oluşmadığı, kanama olup olmadığı değerlendirilmelidir. Göğüs kafesi genişlemesinin normal olup olmadığı araştırılmalıdır. Göğüs muayenesinde eller arkaya kaydırılarak hasta/yaralının sırtı da kontrol edilmelidir.
Karın boşluğu: Saplanmış cisim, açık yara, şekil bozukluğu, şişlik, morarma, ağrı ya da duyarlılık olup olmadığı ve karnın yumuşaklığı değerlendirilmelidir. Eller bel tarafına kaydırılarak muayene edilmeli, ardından kalça kemiklerinde de aynı araştırma yapılarak kırık ya da yara olup olmadığı araştırılmalıdır.
Kol ve bacaklar: Kuvvet, his kaybı varlığı, ağrı, şişlik, şekil bozukluğu, işlev kaybı ve kırık olup olmadığı değerlendirilir.
İkinci değerlendirmeden sonra mevcut duruma göre yapılacak müdahale yöntemi seçilir.
  • Olay yerinde tekrar kaza olma riskini ortadan kaldırmak,
  • Olay yerindeki hasta /yaralı sayısını ve türlerini belirlemek.
  • Olay yerinin hızlı bir şekilde değerlendirilmesinin ardından yapılacak müdahaleler planlanır.
  • Herhangi bir olay yerinin değerlendirilmesinde aşağıdakiler mutlaka yapılmalıdır:
  • Kazaya uğrayan araç mümkünse yolun dışına ve güvenli bir alana alınmalı, kontağı kapatılmalı, el freni çekilmeli, araç LPG ’li ise aracın bagajında bulunan tüpün vanası kapatılmalıdır.
  • Olay yeri yeterince görünebilir biçimde işaretlenmelidir. Kaza noktasının önüne ve arkasına gelebilecek araç sürücülerini yavaşlatmak ve olası bir kaza tehlikesini önlemek için uyarı işaretleri yerleştirilmelidir. Bunun için üçgen reflektörler kullanılmalıdır.
  • Olay yerinde hasta/yaralıya yapılacak yardımı güçleştirebilecek veya engelleyebilecek meraklı kişiler olay yerinden uzaklaştırılmalıdır.
  • Olası patlama ve yangın riskini önlemek için olay yerinde sigara içilmemelidir.
  • Gaz varlığı söz konusu ise oluşabilecek zehirlenmelerin önlenmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
  • Ortam havalandırılmalıdır.
  • Kıvılcım oluşturabilecek ışıklandırma veya çağrı araçlarının kullanılmasına izin verilmemelidir.
  • Hasta/yaralı yerinden oynatılmamalıdır.
  • Hasta/yaralı hızla yaşam bulguları yönünden (ABC) değerlendirilmelidir.
  • Hasta/yaralı kırık ve kanama yönünden değerlendirilmelidir.
  • Hasta/yaralı sıcak tutulmalıdır.
  • Hasta/yaralıya ağızdan hiçbir şey verilmemelidir.
  • Tıbbi yardım istenmelidir (112).
İlk yardım: Herhangi bir kaza ya da yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık ekipleri yardım edinceye kadar, hayatın kurtarılması veya durumun kötüleşmesini önlemek amacıyla mevcut koşullarla yapılan ilaçsız uygulamalardır. İlk yardım yapılırken tıbbi araç gereç aranmaz. İlk yardıma kesinlikle olay yerinde başlanmalıdır. İlk yardımın bir tedavi olmadığı unutulmamalıdır.
Acil tedavi: Acil tedavi ünitelerinde, hasta ya da yaralılara doktor veya sağlık personeli tarafından yapılan tıbbi müdahaledir.
İlk yardım ve acil tedavi arasındaki fark: Acil tedavi sağlık konusunda ehliyetli kişilerce (doktor, sağlık personeli) ve gerekli donanımla yapılır. İlk yardım ise bu konuda eğitim almış herkes tarafından yapılır. İlk yardım yaparken olay yerinde bulunan malzemeler kullanılır.
 
İlk yardımın öncelikli amaçları: Hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak, yaşamsal fonskiyonların sürdürülmesini sağlamak, hasta ya da yaralının kötüleşmesini önlemek ve iyileşmeyi kolaylaştırmak ilk yardımın öncelikli amaçları arasında yer almaktadır. Hastaya tıbbi müdahalede bulunmak ilk yardımın amaçları arasında yer almaz.
İlk Yardımın Temel Uygulamaları
 
İlk yardım temel uygulamaları koruma, bildirme ve kurtarma olarak ifade edilir. Bu temel yasalar K.B.K olarak da ifade edilir.
Koruma: Kaza sonuçlarının ağırlaşmasını önlemek amacıyla olay yerinin değerlendirilmesini kapsar. En önemli işlem olay yerinde oluşabilecek tehlikeleri belirleyerek güvenli bir ortam oluşturmaktadır. Eğer bu yapılmazsa kaza şartları daha da kötüleşebilir.
Bildirme: Olay veya kaza olabildiğince hızlı bir şekilde telefon ile gerekli yardım kuruluşlarına bildirilmelidir. Türkiye’de ilk yardım gerektiren her durumda telefon iletişimleri, 112 acil numarası üzerinden gerçekleşir. Bu numara ücretsizdir ve erişimi kolaydır.
 
Kurtarma: Olay yerindeki yaralılara hızlı fakat sakin bir şekilde müdahale edilmesidir. Bildirim yapıldıktan sonra yardım ekibinin gelmesini beklerken yapılır.

BEBEKLERDE (0-12 AY) DIŞ KALP MASAJI VE YAPAY SOLUNUM UYGULAMA

1.Kendisinin ve hasta/yaralının güvenliğinden emin olma

2. Ayak tabanına hafifçe vurarak bilincini kontrol etme ( Bebeğin bilinci yoksa ve çevrede birileri varsa 112’yi aratma) İlkyardımcı yalnız ise ; 5 kurtarıcı solunumdan sonra 30:2 göğüs basısının 5 tur uygulamasından sonra 112’yi arama

3. Ağız içini kontrol edilerek varsa yabancı cisim çıkarma

4. Sıkan giysilerini gevşetme

5. Bir elini alnına koyma, diğer elinin iki parmağı ile çeneyi yukarı geriye iterek hafifçe başı geriye eğme

6. Bebeğin solunum yapıp yapmadığını bak-dinle-hisset yöntemiyle 5 saniye süre ile kontrol etme:

7. Solunum yoksa ağız dolusu nefes alarak ağzını bebeğin ağız ve burnunu içine alacak şekilde yerleştirme

8. Bebeğin göğsünü yükseltmeye yarayacak kadar her biri 1 saniyenin üzerinde 5 kurtarıcı nefes verme ve havanın geriye çıkıp çıkmadığını kontrol etme

9. Kalp basısı uygulamak için bebeğin (iki meme başının altındaki hattın ortası göğüs merkezini oluşturur) göğsün merkezini tespit etme

10.Bir elin orta ve yüzük parmağını bebeğin göğüs merkezine yerleştirme

11.İki parmakla göğüs kemiği 1-1.5 cm aşağı inecek şekilde (yandan bakıldığında göğüs yüksekliğinin 1/3’ü kadar) bası uygulama, bu işlemi dakikada 100 kez uygulama

12.Bebeğe 2 solunumdan sonra 30 kalp masajı yapılır

 

13.Temel yaşam desteğine bebeğin yaşamsal refleksleri veya tıbbi yardım gelene kadar kesintisiz devam etme

Bilinci kapalı bütün hasta/yaralılarda solunum yolu kontrol edilmelidir. Çünkü dil geriye kayabilir ya da herhangi bir yabancı madde solunum yolunu tıkayabilir. Ağız içi kontrol edilerek temizlendikten sonra hastaya baş-çene pozisyonu verilir.
Bunun için;
Bir el alına yerleştirilir,
Diğer elin iki parmağı çeneye yerleştirilir,
Baş geriye doğru itilir.
Böylece dil yerinden oynatılarak hava yolu açıklığı sağlanmış olur.
Hayat kurtarmak amacı ile hava yolu açıklığı sağlandıktan sonra, solunumu ve/veya kalbi durmuş kişiye yapay solunum ile akciğerlerine oksijen gitmesini, dış kalp masajı ile de kalpten kan pompalanmasını sağlamak üzere yapılan ilaçsız müdahalelerdir. Temel yaşam desteğine başlarken eğer çevrede biri varsa 112 aratılmalıdır. Kurtarıcı yalnızsa erişkinde bilinç değerlendirmesinden sonra hemen 112’yi aramalıdır.
Şu durumlarda önce 5 tur ( Yaklaşık 2 dakika) TYD uygulandıktan sonra 112 aranır:
Boğulma vakaları
Travma vakaları
Çocuk ve bebekler
Donma vakaları
Kendimizin ve hasta/yaralının güvenliği sağlanır,
2. Hasta/yaralının omuzlarına hafifçe dokunup, “iyi misiniz?” diye sorarak bilinç kontrol edilir,
3. Eğer bilinci yoksa; Çevreden yüksek sesle yardım çağrılır; 112 aratılır;
4. Hasta/yaralı sert bir zemin üzerine yatırılır,
5. Hasta/yaralının yanına diz çökülür,
6. Hasta/yaralının boynunu ve göğsünü saran giysiler açılır,
7. Ağız içi kontrol edilir, yabancı cisim varsa çıkarılır,
8. Hava yolunu açmak için bir el hasta/yaralının alnına, diğer elin iki parmağı çene kemiğinin üzerine yerleştirilir,
9. Çene kemiğinin uzun kenarı yere dik gelecek şekilde alından bastırılıp, çeneden kaldırılarak baş geriye doğru itilir; hastaya “Baş Geri-Çene Yukarı Pozisyonu” verilir,
10. Hasta/yaralının solunum yapıp yapmadığı “Bak-Dinle-Hisset “ yöntemiyle 10 saniye süre ile kontrol edilir;
   – Göğüs kafesinin solunum hareketlerine bakılır,
   – Eğilip, kulağını hastanın ağzına yaklaştırarak solunum dinlenirken diğer el göğüs üzerine hafifçe yerleştirilerek hissedilir.
11. Hasta/ yaralının solunumu yok ise,
12. Çevrede başka kimse yok ve ilkyardımcı yalnız ise, kendisi 112’yi arar,
13. Kalp /Göğüs basısı uygulamak için göğüs kemiğinin alt ve üst ucu tespit edilerek alt yarısına bir elin topuğu yerleştirilir,
14. Diğer el bu elin üzerine yerleştirilir,
15. Her iki elin parmakları birbirine kenetlenir,
16. Ellerin parmakları göğüs kafesiyle temas ettirilmeden, dirsekler bükülmeden, göğüs kemiği üzerine vücuda dik olacak şekilde tutulur,
17. Göğüs kemiği 5 cm aşağı inecek şekilde (yandan bakıldığında göğüs yüksekliğinin 1/3’ü kadar) 30 göğüs basısı/kalp basısı uygulanır, bu işlemin hızı dakikada 100 bası olacak şekilde ayarlanır,
18. Baş geri çene yukarı pozisyonu tekrar verilerek hava yolu açıklığı sağlanır,
19. Alnın üzerine konulan elin baş ve işaret parmağını kullanarak hasta/ yaralının burnu kapatılır,
20.Normal bir soluk alınır, baş geri çene yukarı pozisyonunda iken hasta/yaralının ağzını içine alacak şekilde ağız yerleştirilir,
21.Hasta /yaralının göğsünü yükseltmeye yarayacak kadar her biri 1 saniye süren 2 (kurtarıcı) nefes verilir, havanın geriye çıkması için zaman verilir,
22. Hasta/ yaralıya 30 kalp masajı/göğüs basısından sonra 2 solunum yaptırılır, (30;2)
23.Temel yaşam desteğine hasta/yaralının yaşamsal refleksleri veya tıbbi yardım gelene kadar kesintisiz devam edilir.

ÇOCUKLARDA (1-8 YAŞ) DIŞ KALP MASAJI VE YAPAY SOLUNUM UYGULAMA

1. Kendisinin ve hasta/yaralının güvenliğinden emin olma

2. Çocuğun omuzlarına hafifçe dokunarak ve “iyi misiniz?” diye sorarak bilincini kontrol etme

(Çocuğun bilinci yoksa ve çevrede birileri varsa 112’yi aratma) İlkyardımcı yalnız ise ; 30:2 göğüs basısının 5 tur uygulamasından sonra 112’yi arama

3. Çocuğu sert bir zemin üzerine yatırma

4. Çocuğun sıkan giysilerini gevşetme

5. Ağız içini kontrol edilerek varsa yabancı cisim temizleme

6. Hava yolunu açmak için bir elini hasta/yaralının alnına, diğer elinin parmak uçlarıyla çenesinden tutarak geriye hafifçe iterek solunum yolu açıklığını sağlama (90 derece)

7. Çocuğun solunum yapıp yapmadığını bak-dinle-hisset yöntemiyle 10 saniye süre ile kontrol etme:

 

8. Soluk alıp vermiyorsa alnının üzerine koyulan elin baş ve işaret parmağını kullanarak hasta/yaralının burnunu kapatma

9. Baş geriye doğru eğilmiş pozisyonda iken hasta/yaralının ağzını içine alacak şekilde yerleştirme

10.Eğer solunum yoksa Hasta/yaralının göğsünü yükseltmeye yarayacak kadar 1 saniye aralıkla yarım ciğer dolusu 2 kurtarıcı nefes verme

11.Kalp basısı uygulamak için göğüs kemiğini ortalayarak (göğüs kemiğinin üst ve alt ucunun ortası) göğsün merkezini tespit etme

12.Bir elin topuğunu göğsün merkezinin altına yerleştirme;(çocuk yetişkin görünümündeyse yetişkinlerde olduğu gibi iki el ile kalp basısı uygulama)

13.Parmakları göğüs kafesi ile temas ettirmeden, dirsekleri bükmeden, göğüs kemiği üzerine vücuda dik olacak şekilde tutma

14.Göğüs kemiği 5 cm aşağı inecek şekilde (yandan bakıldığında göğüs yüksekliğinin 1/3’ü kadar) 30 bası uygulama, bu işlemi dakikada 100 kez uygulama

15.Hasta/yaralıya çocuğa 2 solunumdan sonra 30 kalp masajı yapılır

16.Temel yaşam desteğine hasta/yaralının yaşamsal refleksleri veya tıbbi yardım gelene kadar kesintisiz devam etme

Solunum Durması Nedir?
Solunum hareketlerinin durması nedeniyle vücudun yaşamak için ihtiyacı olan oksijenden yoksun kalmasıdır. Hemen yapay solunuma başlanmaz ise bir süre sonra kalp durması meydana gelir.
Kalp Durması Nedir?
Bilinci kapalı kişide kalp atımının olmaması durumudur. Kalp durmasına en kısa sürede müdahale edilmezse dokuların oksijenlenmesi bozulacağı için beyin hasarı oluşur. Kişide solunumun olmaması, bilincin kapalı olması, hiç hareket etmemesi ve uyaranlara cevap vermemesi kalp durmasının belirtisidir.
Solunum Yolu Tıkanıklığı Nedir?
Solunum yolunun, solunumu gerçekleştirmesi için gerekli havanın geçmesine engel olacak şekilde tıkanmasıdır. 2 tür solunum yolu tıkanıklığı vardır;
 
Kısmi Tıkanma
Az da olsa, bir miktar hava geçişinin olduğu duruma kısmi tıkanma denir.
Kişi öksürür, nefes alabilir, konuşabilir. İlk yardım olarak kişiye dokunulmaz ve öksürmeye teşvik edilir.
 
 
Tam Tıkanma
Hava girişinin tamamen engellendiği duruma ise tam tıkanma denir.
Kişi nefes alamaz, acı çeker gibi ellerini boynuna götürür, konuşamaz, rengi morarmıştır.
Yetişkin ve Çocuklarda Tam Tıkanmada İlk Yardım
1- Hasta ayakta ya da oturur pozisyonda olabilir.
2- Bilinci kontrol edilir.
3- Sırtına iki kürek kemiği arasına 5 – 7 kez vurulur.
4- Cismin çıkıp – çıkmadığı ağız içerisinden kontrol edilir.
5- Çıkmadıysa, arkadan sarılarak gövdesi kavranır.
6- Bir el yumruk yapılarak, başparmak çıkıntısı midenin üst kısmına, göğüs kemiği altına gelecek şekilde konur. Diğer el ile yumruk yapılan el kavranır.
7- Kuvvetle arkaya ve yukarı doğru bastırılır. Bu hareket 5 – 7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar tekrarlanır.
Yara
Yaralanmalar hayatımızda en çok karşılaştığımız durumlardır.
Yara çeşitleri
Kesik Yara: Cam Bıçak gibi kesici aletlerle olan yaralardır.
Ezik Yara: Taş, sopa, yumruk gibi sert bir cismin çarpması sonucu olan yaralardır.
Delici Yara: Uzun ve sivri aletlerle olan yaralardır.
Enfekte Yara: Derin ve kirli yaralar, ısırma, sokma sonucu olan yaralardır.
Yaraların ortak belirtileri
Ağrı
Kanama
Yara kenarlarının ayrılmasıdır.
Yaralanmalarda İlk yardım
Kanama varsa durdurulur.
Batan cisim varsa çıkarılmaz
Yaralının sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
Yaralı tetanozdan korunmak için uyarılır.
Delici göğüs yaralanmalarında yaralının bilinci yerindeyse yarı oturur şekilde oturtularak sırtı desteklenir ve ayakları 30 cm yükseltilerek şok pozisyonu verilir ve 112 acil servis aranır.
Delici karın yaralanmalarında hasta sırt üstü yatırılır ve 112 acil servis aranır.
Kafatası ve Omurga Yaralanmalarında İlk Yardım
Bilinç ve diğer yaşam bulguları değerlendirilir,
Tıbbi yardım için 112 aranır,
Bilinci açıksa; hasta/yaralının hareket etmemesi sağlanır,
Herhangi bir tehlike söz konusu ise ayaklarından tutularak düz pozisyonda sürüklenir.
Hasta/yaralının olay yerinde, taşıma ve sevki sırasında; baş-boyun-gövde ekseninin bozulmamasına ve sarsıntıya maruz kalmamasına dikkat edilmelidir.
Tüm yapılanlar ve hasta yaralı hakkındaki bilgiler kaydedilip, gelen ekibe bildirilmelidir.
Hasta / yaralı asla yalnız bırakılmamalıdır.
Delici Göğüs Yaralanmalarında İlk Yardım
Hasta/yaralının bilinç kontrolü yapılır,
Hasta yaralının yaşam bulguları değerlendirilir,
Yara üzeri tercihen plastik poşet vb. sarılmış bez ile kapatılır,
Nefes alma sırasında yaraya hava girmesini engellemek, nefes verme sırasında havanın dışarı çıkmasını sağlamak için yara üzerine konan bezin bir ucu açık bırakılır,
Bilinç açık ise hasta/yaralı yarı oturur pozisyonda tutulur,
Hasta/yaralıya ağızdan hiçbir şey verilmez,
Hasta/yaralının yaşam bulguları sık sık kontrol edilir,
Şok önlemleri alınır,
Tıbbi yardım istenir (112).
Delici Karın Yaralanmalarında İlk Yardım
Hasta/yaralının bilinç kontrolü yapılır,
Hasta/yaralının yaşam bulguları kontrol edilir,
Dışarı çıkan organlar içeri sokulmaya çalışılmaz, üzerine geniş ve nemli temiz bir bez örtülür,
Bilinç yerinde ise sırt üstü pozisyonda bacaklar bükülmüş olarak yatırılır, ısı kaybını önlemek için hasta/yaralının üzeri örtülür,
Ağızdan yiyecek ya da içecek bir şey verilmez,
Yaşam bulguları sık sık izlenir,
Tıbbi yardım istenir (112).
Kanama
Damar bütünlüğünün bozulması sonucu kanın damar dışına ( vücut içine ya da dışına ) çıkmasına kanama denir.
Vücutta Kanın Aktığı Bölgeye Göre Kanamalar:
Dış kanamalar: Kanın vücut dışına doğru akmasıdır.
İç kanamalar: Kanın vücut içine akmasıdır.
Doğal deliklerden olan kanamalar: Kulak, burun, ağız, anüs(makat) ve üreme organlarından olan kanamalardır.
Vücutta kanın aktığı bölgeye göre 3 çeşit kanama vardır :
Dış kanamalar: Kanama yaradan vücut dışına doğru olur.
İç kanamalar: Kanama vücut içine olduğu için gözle görülemez.
 
Doğal deliklerden olan kanamalar: Kulak, burun, ağız.
Damarlara Göre Kanama Çeşitleri:
Atardamar Kanaması : Arter kanamaları kalp atımları ile uyumlu olarak kesik kesik akar ve açık renklidir.
Toplardamar Kanaması : Ven kanamaları koyu renkli ve sızıntı şeklindedir.
 
Kılcal damar Kanaması : Kılcal damar kanaması küçük kabarcıklar şeklindedir. Kolaylıkla durur.
Dış kanamalarda ilkyardım:
Hasta/yaralının durumu değerlendirilir (ABC),
Tıbbi yardım istenir (112),
Yara ya da kanama değerlendirilir,
Kanayan yer üzerine temiz bir bezle bastırılır,
Kanama durmazsa ikinci bir bez koyarak basıncı arttırılır,
Gerekirse bandaj ile sararak basınç uygulanır,
Kanayan yere en yakın basınç noktasına baskı uygulanır,
Kanayan bölge yukarı kaldırılır,
Çok sayıda yaralının bulunduğu bir ortamda tek ilkyardımcı varsa, yaralı güç koşullarda bir yere taşınacaksa, uzuv kopması varsa ve/veya baskı noktalarına baskı uygulamak yeterli olmuyorsa turnike uygulanır,
Şok pozisyonu verilir,
Sık aralıklarla (2-3 dakikada bir) yaşam bulguları değerlendirilir,
Kanayan bölge dışarıda kalacak şekilde hasta/yaralının üstü örtülür,
Yapılan uygulamalar ile ilgili bilgiler (turnike uygulaması gibi) hasta/yaralının üzerine yazılır,
Hızla sevk edilmesi sağlanır.
VÜCUTTA BASKI UYGULANACAK NOKTALAR
Atardamar kanamalarında kan basınç ile fışkırır tarzda olur. Bu nedenle,kısa zamanda çok kan kaybedilir. Bu tür kanamalarda asıl yapılması gereken, kanayan yer üzerine veya kanayan yere yakın olan bir üst atardamar bölgesine baskı uygulanmasıdır. Vücutta bu amaç için belirlenmiş baskı noktaları şunlardır:
1-Boyun : Boyun atardamarı (şah damarı) baskı yeri
2-Köprücük kemiği üzeri : Kol atardamarı baskı yeri
3-Koltukaltı : Kol atardamarı baskı yeri
4-Kolun üst bölümü : Kol atardamarı baskı yeri
5-Kasık : Bacak atardamarı baskı yeri
6-Uyluk : Bacak atardamarı baskı yeri
KANAMALARDA ÜÇGEN BANDAJ UYGULAMASI
Üçgen bandaj, vücudun değişik bölümlerinde bandaj ve/veya askı olarak kullanılabilir. Üçgen bezin tepesi tabanına doğru getirilip yerleştirilir, sonra bir yada iki kez daha bunun üzerine katlanarak istenilen genişlikte bir sargı bezi elde edilmiş olur.
Elde üçgen bandaj uygulama:
Parmaklar, üçgenin tepesine gelecek şekilde el üçgen sargının üzerine yerleştirilir. Üçgenin tepesi bileğe doğru katlanır. Elin sırtında, üçgenin uçları karşı karşıya getirilir ve çaprazlanır, bilek seviyesinde düğümlenir.
Ayağa üçgen bandaj uygulama:
Ayak, üçgenin üzerine düz olarak, parmaklar üçgenin tepesine bakacak şekilde yerleştirilir. Üçgen bandajın tepesini ayağın üzerinde çaprazlayacak şekilde öne doğru getirilir. İki ucu ayak bileği etrafında düğümlenir.
 
Dize üçgen bandaj uygulama:
Üçgenin tabanı dizin 3- 4 parmak altında ve ucu dizin üzerine gelecek şekilde yerleştirilir. Dizin arkasından uçları çaprazlanır, dizin üstünde uçları düğümlenir.
Göğüse üçgen bandaj uygulama:
Üçgenin tepesi omuza yerleştirilir ve tabanı göğsü saracak şekilde sırtta düğümlenir. Bu düğüm ile üçgenin tepesi, bir başka bez kullanılarak birbirine yaklaştırılarak bağlanır.
Kalçaya üçgen bandaj uygulama:
Üçgenin tabanı uyluğun alt kısmının etrafında düğümlenir, tepesi ise belin etrafını saran bir kemer yada beze bağlanır.
İç kanmalarda ilk yardım
Hasta/yaralının bilinci ve solunumu değerlendirilir.
Üzeri örtülerek ayakları 30 cm. kaldırılır.
Asla ağızdan yiyecek içecek VERİLMEZ.
Kapalı kırık varsa, kan damarlarının yaralanmasını önlemek ve bir iç kanamaya sebep olmamak için hasta ya da yaralının hareketsiz kalması sağlanır.
Hasta/yaralının Şok Pozisyonunda, yaşamsal değişimleri izlenir.
112 aranarak tıbbi yardım istenir

Çeşitli nedenlerle oluşan dolaşım yetmezliğine bağlı olarak ortaya çıkan bilinç kaybına “şok” denir. Şok sürecinde ilk etkilenen organ beyindir. Şoka karşı önlem alınmazsa yaşam tehdidi oluşur.

Şokun Nedenleri

Kalp krizi

Aşırı kan kaybı

Yüksek ateş

Zehirlenmeler

Şiddetli enfeksiyonlar

Aşırı stres

Şiddetli ağrı

Aşırı su ve tuz kaybı

Geniş alanlı yanıklar

Elektrik çarpmaları

Beklenmedik olaylar

Şokun Belirtileri

Düzensiz nabız

Bulantı – kusma

Yaşamsal fonksiyonlarda azalma

Derin ve yüzeysel solunum

Uyaranlara yanıt vermeme

Vücutta hızlı ısı kaybı

Huzursuzluk – endişe

Solgun deri

Boş bakışlar

Şokta İlk Yardım

Öncelikle şoka neden olan etken ortadan kaldırılır.

Şok pozisyonuna alınır. (Sırt üstü yatış, ayaklar 25 derece açıyla yukarı kaldırılır, baş yana dönük, üstü örtülü)

Solunum rahatlatılır.

Kanama varsa durdurulur.

Bilincin açık olması için uyarılır.

Gerekirse hastaneye götürmek için gerekli önlemler alınır.

DOĞAL DELİKLERDEN ÇIKAN KANAMALARDA İLK YARDM
Burun kanaması:
Hasta/yaralı sakinleştirilir, endişeleri giderilir,
Oturtulur,
Başı hafifçe öne eğilir,
Burun kanatları 5 dakika süre ile sıkılır,
Uzman bir doktora gitmesi sağlanır.
Kulak kanaması:
Hasta/yaralı sakinleştirilir, endişeleri giderilir,
Kanama hafifse kulak temiz bir bezle temizlenir,
Kanama ciddi ise, kulağı tıkamadan temiz bezlerle kapanır,
Bilinci yerinde ise hareket ettirmeden sırt üstü yatırılır, bilinçsiz ise kanayan kulak üzerine yan yatırılır.
Kulak kanaması, kan kusma, anüs, üreme organlarından gelen kanamalarda hasta/yaralı kanama örnekleri ile uzman bir doktora sevk edilir.
Kırık
Kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kırıklar, darbe sonucu ya da kendiliğinden oluşur.
Kırık çeşitleri
Kapalı kırık: Kemik bütünlüğü bozulmuştur. Ancak deri sağlamdır.
Açık kırık: Deri bütünlüğü bozulmuştur. Kemik uçları dışarı çıkabilir, beraberinde kanama ve enfeksiyon riski taşırlar.
Parçalı kırık: Kemik birden fazla yerden kırılmıştır.
  • Bölgenin hareket edilmesi ile artan yoğun ağrı,
  • Şekil bozukluğu ( Diğer sağlam organ ile karşılaştırılır ),
  • Bölgede ödem ve kanama sonucu morarma,
  • İşlev kaybı,
  • Hareketlerde kısıtlama,
  • Şişlik.
  • Kırık yakınındaki damar, sinir, kaslarda yaralanma ve sıkışma. ( Kırık bölgede nabız alınamaması, soğukluk, solukluk, aşırı hassasiyet )
  • Parçalı kırıklarda kanamaya bağlı şok.
  • Açık kırıklarda enfeksiyon riski görülebilir.
  • Yaşamı tehdit eden başka yaralanma varsa ona öncelik verilmelidir.
  • Hasta/yaralı hareket ettirilmemelidir.
  • Ani hareketlerden kaçınılmalı, kırık yerine konulmaya çalışılmamalıdır.
  • Kırık kolda ise; ödem oluşacağından yüzük, saat vb. eşyalar çıkartılmalıdır.
  • Kırık olan bölgede hareketi önlemek gerekmektedir.
  • Açık kırık varsa; tespitten önce yara üzeri temiz bir bezle kapatılmalıdır.
  • Kırık olan bölge, bir üst ve bir alt eklemi de içine alacak şekilde karton, tahta vb. sert cisimle tespit edilmelidir.
  • Tespit edilen bölge yukarıda tutularak dinlenmeye alınmalıdır.
  • Kırık bölgede sık aralıklarla nabız, derinin rengi kontrol edilmelidir.
  • Hasta sıcak tutulmalıdır.
  • Tıbbi yardım sağlanmalıdır.
  • Kırık olan bölgenin hareket ettirilmesine izin verilmemelidir.

Burkulma:

Eklem yüzeylerinin anlık olarak ayrılmasıdır

Burkulmada ilk yardım

Sıkıştırıcı bir bandajla burkulan eklem dolaşımı engellemeyecek şekilde tespit edilir.

Şişliği azaltmak için bölge yukarı kaldırılır.

Soğuk uygulama yapılır.

Hareket ettirilmez.

Uzun süre geçmiyorsa, tıbbi yardım sağlanır.

Çıkık
Eklem yüzeylerinin kalıcı olarak ayrılmasıdır
Çıkıkta ilk yardım
Eklem bulunduğu şekilde tespit edilir.
Çıkık yerine asla oturtulmaya çalışılmaz
Hasta/yaralıya ağızdan hiçbir şey verilmez.
Bölgede; nabız, deri rengi, ısı kontrol edilir.
Tıbbi yardım sağlanır.
KIRIK, ÇIKIŞ VE BURKULMALARDA TESPİT
Tespit için ilkyardımcı elde olan malzemeleri kullanır. Bunlar üçgen sargı, rulo sargı, battaniye, hırka, eşarp, kravat, vb. tahta, karton vb. malzemeler olabilir.
Tespit yapılırken yaralı bölge sabit tutulmalıdır,
Yara varsa üzeri temiz bir bezle kapatılmalıdır,
Tespit edilecek bölge önce yumuşak malzeme ile kaplanmalıdır,
Yaralı bölge nasıl bulunduysa öyle tespit edilmelidir, düzeltilmeye çalışılmamalıdır,
Tespit kırık, çıkık ve burkulmanın üstündeki ve altında kalan eklemleri de
içerecek şekilde yapılmalıdır.

Havale nedir?

Sinir sisteminin merkezindeki bir tahriş (irritasyon) yüzünden beyinde meydana gelen elektriksel boşalmalar sonucu oluşur. Vücudun adale yapısında kontrol edilemeyen kasılmalar olur.

HAVALE NEDENLERİ

  • Kafa travmasına bağlı beyin yaralanmaları
  • Beyin enfeksiyonları
  • Yüksek ateş
  • Bazı hastalıklar

NEDENLERİNE GÖRE HAVALE ÇEŞİTLERİ

  • Ateş nedeniyle oluşan havaleler
  • Sara krizi (=Epilepsi)
  • Ateş nedeniyle oluşan havale nedir?
  • Herhangi bir ateşli hastalık sonucu vücut sıcaklığının 38°C’nin üstüne çıkmasıyla oluşur.
  • Genellikle 6 ay–6 yaş arasındaki çocuklarda rastlanır.
Hastanın ABC’si değerlendirilir ,
Hastanın bilinci yerinde ve kusmuyorsa ağızdan şeker, şekerli içecekler verilir, fazla şekerin bir zararı olmaz (Ayrıca belirtiler fazla şekerden meydana gelmiş ise bile fazladan şeker verilmesi, hastanın düşük kan şekeri düzeyinde kalmasından daha az zararlı olacaktır. Çünkü düşük kan şekeri, beyinde ve diğer hayati organlarda kalıcı zararlara neden olabilir.),
15-20 dakikada belirtiler geçmiyorsa sağlık kuruluşuna gitmesi için yardım çağırılır ,
Hastanın bilinci yerinde değilse koma pozisyonu verilerek tıbbi yardım çağırılır(112).
Koma pozisyonu, solunumu olan, bilinci olmayan hasta/yaralılara verilir.
Koma pozisyonu, hastaya kusarsa kustuğunu yutmamasını, soluk yolunu tıkamamasını sağlar.
Kafatası, omurga yaralanması olan kişilere koma pozisyonu verilmez.
    • Sesli veya omuzundan hafif sarsarak, uyarı verilerek bilinç kontrol edilir,
    • Bilinç yoksa 112 aranır,
    • Sıkan giysiler gevşetilir,
    • Ağız içinde yabancı cisim olup olmadığı kontrol edilir,
    • Bak, dinle, hisset yöntemi ile 10 saniye solunum kontrol edilir,
    • Şah damarından nabız kontrol edilir,
    • Hasta/yaralının döndürüleceği tarafa diz çökülür,
    • İlkyardımcıya yakın kolu baş hizasında omuzdan yukarı uzatılır
    • Hasta/yaralının karşı tarafta kalan kolu göğsünün üzerine konur,
    • Karşı taraftaki bacağı dik açı yapacak şekilde kıvrılır,
    • Karşı taraf omuz ve kalçasından tutularak bir hamlede çevrilir,
    • Üstteki bacak kalça ve dizden bükülerek öne doğru destek yapılır,
    • Alttaki bacak hafif dizden bükülerek arkaya destek yapılır,
    • Başı uzatılan kolun üzerine yan pozisyonda hafif öne eğik konur,
    • Tıbbi yardım (112) gelinceye kadar bu pozisyonda tutulur,
    • 3–5 dakika ara ile solunum ve nabız kontrol edilir.
Sara (Epilepsi), kronik bir hastalıktır. Doğum sırasında ya da daha sonra herhangi bir nedenle beyin zedelenmesi yaşayan
kişilerde gelişir. Her zaman tipik sara krizi karakterinde olmasa da bazı belirtilerle tanınır. Sara krizini davet eden bazı durumlar olabilir. Örneğin uzun süreli açlık, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, kullanılan ilaçların  doktor izni dışında kesilmesi ya da değiştirilmesi, hormonal değişiklikler sara krizinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bazı durumlarda sara krizi, madde bağımlılarının geçirdiği madde yoksunluk krizi ile karıştırılabilir.
Sara krizinin belirtileri; 
Hastada sonradan oluşan ve ön haberci denilen normalde olmayan kokuları alma, adale kasılmaları gibi ön belirtiler oluşur,
Bazen hasta bağırır, şiddetli ve ani bir şekilde bilincini kaybederek yığılır,
Yoğun ve genel adale kasılmaları görülebilir, 10–20 saniye kadar nefesi kesilebilir,
Dokularda ve yüzde morarma gözlenir, 39
Ardından kısa ve genel adale kasılması, sesli nefes alma, aşırı tükürük salgılanması, altına kaçırma görülebilir,
Hasta dilini ısırabilir, başını yere çarpıp yaralayabilir, aşırı kontrolsüz hareketler gözlenir,
Son aşamada hasta uyanır, şaşkındır, nerede olduğundan habersiz, uykulu hali vardır.
Bazı kişilerde, sara krizi aşağıdaki hafif belirtilerle görülebilir;
Bir noktaya doğru dalgın bakış ve kişinin hayal alemine dalmış gibi görünmesi,
İstemsiz mimik ve hareketler, dudak ısırma gibi hareketler,
Anlamsız konuşma ve tekrarlayan hareketler,
Dikkati dağıtacak derecede bellek yitimi.
  • Olayla ilgili güvenlik önlemleri alınır (Örneğin kişi yol ortasında kriz geçiriyorsa olay yerindeki trafik akışı kesilmelidir).
  • Sara krizi, kendi sürecini tamamlamaya bırakılır,
  • Hasta bağlanmaya çalışılmaz,
  • Kilitlenmiş çene açılmaya çalışılmaz,
  • Genel olarak yabancı herhangi bir madde kullanılmaz, koklatılmaz yada ağızdan herhangi bir yiyecek içecek verilmez,
  • Kendisini yaralamamasına dikkat edilir,
  • Başını çarpmasını engellemek için başın altına yumuşak bir malzeme konur,
  • Yaralanmaya neden olabilecek gereçler etraftan kaldırılır,
  • Sıkan giysiler gevşetilir,
  • Kusmaya karşı tedbirli olunur,
  • Düşme sonucu yaralanma varsa gerekli işlemler yapılır,
  • Tıbbi yardım istenir (112).
Bayılma (Senkop) ; beyne giden kan akışının azalması sonucu oluşan kısa süreli, yüzeysel ve geçici bilinç kaybıdır.
Bayılma nedenleri:
Korku, aşırı heyecan,
Sıcak, yorgunluk,
Kapalı ortam, kirli hava,
Aniden ayağa kalkma,
Kan şekerinin düşmesi,
Şiddetli enfeksiyonlar,
 
Bayılma belirtileri:
Baş dönmesi, baygınlık, yere düşme,
Bacaklarda uyuşma, bilinçte bulanıklık,
Yüzde solgunluk,
Üşüme, terleme,
Hızlı ve zayıf nabız.
Kişi başının döneceğini hissederse;
Sırt üstü yatırılır, ayakları 30 cm. kaldırılır (Şok Pozisyonu),
Sıkan giysiler gevşetilir,
Kendini iyi hissedinceye kadar dinlenmesi sağlanır.
 
Kişi bayıldı ise;
Etraftaki meraklılar uzaklaştırılır
Hasta/yaralı sırt üstü yatırılır ve ayakları 30 cm yukarı kaldırılır
Solunum yolu açıklığı kontrol edilir ve korunur
Sıkan giysiler gevşetilir
Kusma varsa yan pozisyonda tutulur.
 
Şok
Dolaşım sisteminin yaşamsal organlara yeterince kan gönderememesi nedeniyle ortaya çıkan ve tansiyon düşüklüğü ile seyreden bir akut dolaşım yetmezliği durumudur.
Şok Çeşitleri
Kardiyojenik şok; kalp kökenli
Hipovolemik şok; vücutta sıvı eksikliği/kaybı
Toksik şok; zehirlenmeye bağlı
Anaflaktik şok; alerjiye bağlı olarak gelişir.
Şok Belirtileri
Kan basıncında düşme,
Hızlı ve zayıf nabız,
Hızlı ve yüzeysel solunum,
Ciltte soğukluk, solukluk ve nemlilik,
Endişe, huzursuzluk,
Baş dönmesi,
Dudak çevresinde solukluk ya da morarma,
Susuzluk hissi,
Bilinç seviyesinde azalma
 
Şokta İlk Yardım
Hasta/yaralının endişe ve korkuları giderilir.
Mümkün olduğunca temiz hava soluması sağlanır.
Hava yolunun açıklığı sağlanır.
Kanama varsa hemen durdurulur.
Şok pozisyonu verilir.
Hasta/yaralı sıcak tutulur.
Gereksiz yere hasta/yaralı hareket ettirilmez.
112 aranır.
 
Koma
 
Yutkunma, öksürük gibi reflekslerin ve dıştan gelen uyarılara karşı tepkinin azalması ya da yok olması ile ortaya çıkan uzun süreli bilinç kaybıdır.
Koma nedenleri:
Düşme ya da şiddetli darbe, kafa travmaları,
Zehirlenmeler,
Şeker hastalığı,
Aşırı alkol, uyuşturucu kullanımı,
Havale vb. ateşli hastalıklar,
Karaciğer hastalıkları.
Koma Belirtileri
Yutkunma, öksürük vb. tepkilerin kaybolması
Sesli ve ağrılı uyarılara cevap vermeme hali
İdrar ve dışkı kontrolünün kaybolması
Komada İlk Yardım;
Olay yeri güvenliği sağlanır
Hasta/yaralının yaşam bulguları değerlendirilir
Hasta/yaralının bilinci kontrol edilir
Solunum yolu açıklığı sağlanır
Koma pozisyonu verilir
112 aranır
Hasta/yaralı sağlık ekipleri gelene kadar yalnız bırakılmaz
  • Hastanın yaşamsal bulguları kontrol edilir ,
  • Hasta hemen dinlenmeye alınır, sakinleştirilir,
  • Yarı oturur pozisyon verilir,
  • Kullandığı ilaçları varsa almasına yardım edilir,
  • Yardım istenerek (112) sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır,
  • Yol boyunca yaşam bulguları izlenir.
Göğüste kuvvetli ağrı nedenleri arasında en sık kalp spazmı (angina pektoris) ve kalp krizi (miyokart enfarktüsü) görülür. Her ikisi de kalp kasının belli bir yerine gönderilen kanın azalması sonucu oluşur.
Göğüste kuvvetli ağrı belirtileri
Kalp Spazmı (Angina Pektoris) belirtileri:
  • Sıkıntı veya nefes darlığı olur,
  • Ağrı hissi; genellikle göğüs ortasında başlar, kollara, boyuna, sırta ve çeneye doğru ilerler,
  • Sıklıkla fiziksel hareket, fiziksel zorlanma, heyecan, üzüntü ya da fazla yemek yeme sonucu ortaya çıkar,
  • Kısa sürelidir, ağrı yaklaşık 5–10 dakika kadar sürer,
  • Ağrı, istirahat ile durur, istirahat halindeyken görülmesi ciddi bir durumu gösterir,
  • Nefes alıp vermekle ağrının şekli ve şiddeti değişmez.

Kalp Krizi (Miyokart Enfarktüsü) belirtileri:

Hasta ciddi bir ölüm korkusu ve yoğun sıkıntı hisseder, terleme, mide bulantısı, kusma gibi bulgular görülür,

Ağrı; göğüs ya da mide boşluğunun herhangi bir yerinde, sıklıkla kravat bölgesinde görülür, omuzlara, boyuna, çeneye ve sol kola yayılır,

Süre ve yoğunluk olarak kalp spazmı (angina pektoris) ağrısına benzemekle birlikte daha şiddetli ve uzun sürelidir,

En çok hazımsızlık, gaz sancısı veya kas ağrısı şeklinde belirti verir ve bu nedenle bu tür rahatsızlıklarla karıştırılır (Bu tür gaz ya da kas ağrıları, aksi ispat edilinceye kadar kalp krizi olarak düşünülmelidir),

Nefes alıp vermekle ağrının şekli ve şiddeti değişmez.

EKER DÜŞMESİNİN NEDENLERİ
  • Şeker hastalığı tedavisine bağlı
  • Uzun egzersizler sonrası
  • Uzun süre aç kalma
  • Barsak ameliyatı geçirenlerde yemek sonrası
Kan şekeri aniden düştüğünde hangi belirtiler görülür?
Korku
Terleme
Hızlı nabız
Titreme
Aniden acıkma
Yorgunluk
Bulantı
Kan şekeri düşüklüğü yavaş ve uzun sürede oluşursa hangi belirtiler görülür?
Baş ağrısı
Görme bozukluğu
Uyuşukluk
Zayıflık
Konuşma güçlüğü
Kafa karışıklığı
Sarsıntı ve şuur kaybı
ATEŞ NEDENİYLE OLUŞAN HAVALEDE İLKYARDIM NASIL OLMALIDIR?
 
 
Öncelikle hasta ıslak havlu ya da çarşafa sarılır,
Ateş bu yöntemle düşmüyorsa oda sıcaklığında bir küvete sokulur,
Tıbbi yardım istenir (112).
Hastayı direkt soğuk bir ortama veya suya almıyoruz. Vücut şoka girebilir. Bu sebeple oda sıcaklığında bir küvete sokulur.
Hasta/yaralı taşırken dikkat edilmesi gereken kurallar
  • Baş – boyun – gövde ekseni esas alınmalı,
  • Ekip çalışması yapılmalı,
  • Hasta/yaralıya yakın mesafede çalışılmalı,
  • Daha uzun ve kuvvetli kas grupları kullanılmalı,
  • Sırtın gerginliğini korumak için dizler kalçadan bükülmeli,
  • Yerden destek alacak şekilde, her iki ayağı kullanma ve birini diğerinden öne yerleştirme,
  • Omuzlar leğen kemiği hizasında tutulmalıdır,
  • Ağırlık kaldırırken karın muntazam tutulup, kalça kasılmalıdır,
  • Kalkarken ağırlığı kalça kaslarına verilmelidir,
  • Yavaş ve düz adımlarla yürünmelidir ( Adımlar omuzdan geniş olmamalı.),
  • Ani dönme ve bükülmelerden kaçınılmalı hasta/yaralı y az hareket ettirilmelidir.
Acil Taşıma Teknikleri:
  • Sürükleme Tekniği
  • Ayak bileklerinden tutarak sürükleme
  • Koltuk altından tutarak sürükleme
  • Araç İçindeki Yaralıyı Taşıma (Rentek) Tekniği
 
Kısa Mesafede Süratli Taşıma Teknikleri:
Tek İlkyardımcı İle Taşıma
  • Kucakta taşıma
  • İlk yardımcının omzundan destek alma
  • Sırtta taşıma
  • Omuzda taşıma  (İtfaiyeci yöntemi)
İki İlkyardımcı İle Taşıma
  • Ellerin Üzerinde Taşıma  (Altın Beşik Yöntemi)
  • İki elle, üç elle, dört elle taşıma
  • Kol ve bacaklardan Tutarak Taşıma
  • Sandalye İle Taşıma
Sedye Üzerine Yerleştirme Teknikleri:
 
  • Kaşık tekniği
  • Köprü tekniği

Kucakta taşıma:

Bilinci açık olan çocuklar ve hafif yetişkinler için kullanışlı bir yöntemdir. Bir ilkyardımcı tarafından uygulanır.

 Bir elle yaralı dizlerinin altından tutularak destek alınır,

 Diğer elle gövdenin ağırlığı yüklenerek sırtından kavranır,

 Yaralıya kollarını ilkyardımcının boynuna dolaması söylenebilir. Bu yaralının kendini güvende hissetmesini sağlar,

 Ağırlık dizlere verilerek kalkılır.

İlkyardımcının omzundan destek alma:

Hafif yaralı ve yürüyebilecek durumdaki hasta/yaralıların taşınmasında kullanılır. Bir ilkyardımcı tarafından uygulanır. Bu yöntem iki kişi ile de uygulanabilir.

 Yaralının bir kolu ilkyardımcının boynuna dolanarak destek verilir,

 İlkyardımcı boşta kalan kolu ile hasta/yaralının belini tutarak yardım eder.

Sırtta taşıma:

Bilinçli hastaları taşımada kullanılır. Bir ilkyardımcı tarafından uygulanır.

 İlkyardımcı hasta/yaralıya sırtı dönük olarak çömelir ve bacaklarını kavrar,

 Hasta/yaralının kolları ilkyardımcının göğsünde birleştirilir,

 Ağırlık dizlere verilerek hasta/yaralı kaldırılır.

Omuzda taşıma (İtfaiyeci yöntemi):

Yürüyemeyen ya da bilinci kapalı olan kişiler için kullanılır. Bir ilkyardımcı tarafından uygulanır. İlkyardımcının bir kolu boşta olacağından merdiven ya da bir yerden rahatlıkla destek alınabilir.

 İlkyardımcı sol kolu ile omuzun dan tutarak hasta/yaralıyı oturur duruma getirir,

 Çömelerek sağ kolunu hasta/yaralının bacaklarının arasından geçirir,

 Hasta/yaralının vücudunu sağ omzuna alır,

 Sol el ile hasta/yaralının sağ elini tutar, ağırlığı dizlerine vererek kalkar,

 Hasta/yaralının önde boşta kalan bileği kavranarak hızla olay yerinden uzaklaştırılır.

 İki ilkyardımcı ile ellerin üzerinde taşıma (Altın Beşik Yöntemi):

Hasta/yaralının ciddi bir yaralanması yoksa ve yardım edebiliyorsa iki, üç, dört elle altın beşik yapılarak taşınır.

İki elle: İki ilkyardımcının birer eli boşta kalır, bu elleri birbirlerinin omzuna koyarlar, diğer elleri ile bileklerinden kavrayarak hasta/yaralıyı oturturlar.

Üç elle: Birinci ilkyardımcı bir eli ile ikinci ilkyardımcının omzunu kavrar, diğer eli ile ikinci ilkyardımcının el bileğini kavrar. İkinci ilkyardımcı bir el ile birinci ilkyardımcının bileğini, diğer eli ile de kendi bileğini kavrar.

Dört elle: İlkyardımcılar bir elleri ile diğer el bileklerini, öbür elleri ile de birbirlerinin bileklerini kavrarlar.

 Kollar ve bacaklardan tutarak taşıma:

Hasta/yaralı bir yerden kaldırılarak hemen başka bir yere aktarılacaksa kullanılır. İki ilkyardımcı tarafından uygulanır.

 İlkyardımcılardan biri sırtı hasta/yaralıya dönük olacak şekilde bacakları arasına çömelir ve elleri ile hasta/yaralının dizleri altından kavrar. İkinci ilkyardımcı hasta/yaralının baş tarafına geçerek kolları ile koltuk altlarından kavrar. Bu şekilde kaldırarak taşırlar.

Sandalye ile taşıma:

Hasta/yaralının bilinçli olması gereklidir. Özellikle merdiven inip çıkarken çok kullanışlı bir yöntemdir. İki ilkyardımcı tarafından uygulanır.

 Bir ilkyardımcı sandalyeyi arka taraftan, oturulacak kısma yakın bir yerden, diğer ilkyardımcı sandalyenin ön bacaklarını aşağı kısmından kavrayarak taşırlar.

Sedye üzerine yerleştirme teknikleri nelerdir?

1- Kaşık tekniği:

Bu teknik hasta / yaralıya sadece bir taraftan ulaşılması durumunda üç ilkyardımcı tarafından uygulanır.

 İlkyardımcılar hasta/yaralının tek bir yanında bir dizleri yerde olacak şekilde diz çökerler,

 Hasta/yaralının elleri göğsünde birleştirilir,

 Birinci ilkyardımcı baş ve omzundan, ikinci ilkyardımcı sırtının alt kısmı ve uyluğundan, üçüncü ilkyardımcı dizlerinin altından ve bileklerinden kavrar. Daha sonra kendi ellerini hasta/yaralının vücudun altından geçirerek kavrarlar,

 Başını ve omzunu tutan birinci ilkyardımcının komutu ile tüm ilkyardımcılar aynı anda hasta/yaralıyı kaldırarak dizlerinin üzerine koyarlar,

 Sonra uyumlu bir şekilde ayağa kalkarlar,

 Aynı anda tek bir hareketle hasta/yaralıyı göğüslerine doğru çevirirler ve aynı anda düzgün bir şekilde sedyeye koyarlar.

 2-Köprü tekniği:

Hasta/yaralıya iki taraftan ulaşılması durumunda dört ilkyardımcı tarafından yapılır.

 İlkyardımcılar bacaklarını açıp, hasta/yaralının üzerine hafifçe çömelerek yerleşirler,

 Birinci ilkyardımcı başı koruyacak şekilde omuz ve ensesinden, ikinci ilkyardımcı kalçalarından, üçüncü ilkyardımcı da dizlerinin altından tutar,

 Birinci ilkyardımcının komutu ile her üç ilkyardımcı hastayı kaldırırlar,

 Dördüncü ilkyardımcı sedyeyi arkadaşlarının bacakları arasına iterek yerleştirir ve hasta/yaralı sedyenin üzerine konulur.

3-Karşılıklı durarak kaldırma:

Omurilik yaralanmalarında ve şüphesinde kullanılır. Üç ilkyardımcı tarafından uygulanır.

 İki ilkyardımcı hasta/yaralının göğüs hizasında karşılıklı diz çökerler,

 Üçüncü ilkyardımcı hasta/yaralının dizleri hizasında diz çöker,

 Hasta/yaralının kolları göğsünün üzerinde birleştirerek, düz yatması sağlanır,

 Baş kısımdaki ilkyardımcılar kollarını baş-boyun eksenini koruyacak şekilde hasta/yaralının sırtına yerleştirirler,

 Hasta/yaralının dizleri hizasındaki üçüncü ilkyardımcı kollarını açarak hasta/yaralının bacaklarını düz olacak şekilde kavrar. Verilen komutla, tüm ilkyardımcılar hasta/yaralıyı düz olarak kaldırarak sedyeye yerleştirirler.

Sedye ile taşıma teknikleri nelerdir?

Sedye ile taşımada genel kurallar şunlardır:

 Hasta/yaralı battaniye ya da çarşaf gibi bir malzeme ile sarılmalıdır,

 Düşmesini önlemek için sedyeye bağlanmalıdır,

 Başı gidiş yönünde olmalıdır,

 Sedye daima yatay konumda olmalıdır,

 Öndeki ilkyardımcı sağ, arkadaki ilkyardımcı sol ayağı ile yürümeye başlamalıdır (Sürekli değiştirilen adımlar sedyeye sağlam taşıma sağlar),

 Daima sedye hareketlerini yönlendiren bir sorumlu olmalı ve komut vermelidir,

 Güçlü olan ilkyardımcı hasta /yaralının baş kısmında olmalıdır.

1- Sedyenin iki kişi tarafından taşınması:

 Her iki ilkyardımcı çömelirler, sırtları düz, bacakları kıvrık olacak şekilde sedyenin iki ucundaki iç kısımlarda dururlar,

 Komutla birlikte sedyeyi kaldırırlar ve yine komutla dönüşümlü adımla yürümeye başlarlar,

 Önde yürüyen yoldaki olası engelleri haber vermekle sorumludur.

2- Sedyenin dört kişi tarafından taşınması:

Yaralının durumu ağır ise ya da yol uzun, zor ve engelli ise sedye 4 kişi ile taşınmalıdır,

 İlkyardımcıların ikisi hasta/yaralının baş, diğer ikisi ayak kısmında sırtları dik, bacakları bükülü olarak sedyenin yan kısımlarında çömelirler. Sedyenin sapından tutarlar ve yukarı komutu ile sedyeyi kaldırırlar,

 Sedyenin sol tarafından tutan ilkyardımcılar sol, sağ tarafındakiler sağ adımlarıyla yürümeye başlarlar,

 Dar bölgeden yürürken ilkyardımcılar sırtlarını sedyenin iç kısmına vererek yerleşirler,

 Merdiven, yokuş inip çıkarken sedye mümkün olabilecek en yatay pozisyonda tutulmalıdır. Bunun için ayak tarafındakiler sedyeyi uyluk hizasında, baş tarafındakiler omuz hizasında tutmalıdır.

3- Bir battaniye ile geçici sedye oluşturma:

 Tek bir battaniye ile sedye oluşturmada ise battaniye yere serilir kenarları rulo yapılır. Yaralı üzerine yatırılarak kısa mesafede güvenle taşınabilir.

4- Bir battaniye ve iki kirişle geçici sedye oluşturma:

Yeterli uzunlukta iki kiriş ile sedye oluşturmak mümkündür.

 Bir battaniye yere serilir,

 Battaniyenin 1/3’üne birinci kiriş yerleştirilir ve battaniye bu kirişin üzerine katlanır,

 Katlanan kısmın bittiği yere yakın bir noktaya ikinci kiriş yerleştirilir,

 Battaniyede kalan kısım bu kirişin üzerini kaplayacak şekilde kirişin üzerine doğru getirilir,

 Hasta/yaralı bu iki kirişin arasında oluşturulan bölgeye yatırılır.

Kaza geçirmiş yaralı bir kişiyi eğer bir tehlike söz konusu ise omuriliğine zarar vermeden çıkarmada kullanılır. Bu uygulama solunum durması; yangın tehlikesi gibi olağanüstü durumlarda uygulanacaktır. Öncelikle;
Kaza ortamını değerlendirme, patlama, yangın tehlikesini belirleme; çevre ve kendi güvenliğini sağlama
1. Hasta/yaralının omuzlarına hafifçe dokunarak ve “iyi misiniz ?” diye sorarak bilincini kontrol etme
2. Hasta/yaralının solunumunu gözlemleme (göğüs hareketlerinin izlenmesi) Eğer solunum yok ise
3. Hasta/yaralının ayaklarının pedala sıkışmadığından emin olma; emniyet kemerini açma
4. Hasta/yaralıya yan tarafından yaklaşma. Bir eliyle kolunu, diğer eliyle de çenesini kavrayarak boynunu tespit etme (Hafif hareketle)
5. Baş-boyun-gövde hizasını bozmadan araçtan dışarı çekme
6. Hasta/yaralıyı yavaşça yere veya sedyeye yerleştirme
Yürüyemeyen ya da bilinci kapalı olan kişiler için kullanılır. Bir ilkyardımcı tarafından uygulanır. İlkyardımcının bir kolu boşta olacağından merdiven ya da bir yerden rahatlıkla destek alınabilir.
 İlkyardımcı sol kolu ile omuzun dan tutarak hasta/yaralıyı oturur duruma getirir,
 Çömelerek sağ kolunu hasta/yaralının bacaklarının arasından geçirir,
 Hasta/yaralının vücudunu sağ omzuna alır,
 Sol el ile hasta/yaralının sağ elini tutar, ağırlığı dizlerine vererek kalkar,
 Hasta/yaralının önde boşta kalan bileği kavranarak hızla olay yerinden uzaklaştırılır.

ARAÇ TEKNİĞİ

Aracın dış kontrolünün yapılması, araca binilmeden önce aracın etrafı kontrol edilerek; altında veya arkasında çocuk, kedi ve köpek var mı diye bakılmalı.

Aracın lastikleri ve aydınlatma sistemi (sinyaller, kısa ve uzun farlar stop lambaları) kontrol edilmeli.

Aracınızı bıraktığınız yerde aracınıza çarpıp kaçmış olabilirler. Bu nedenle aynalarda, kaportada çarpma, çizik ve eğiklik gibi hasar olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Eğer böyle bir durum varsa aracınızı yerinden oynatmadan yetkililerce rapor tutturmalısınız.

Araç bulunduğu yerden çıkarıldıktan sonra aracın çıkarıldığı yer kontrol edilerek aracın sistemlerinde su ve yağ kaçağı olup olmadığı kontrol edilir.

Aracı Hareket Ettirme ve Yola Çıkarken Yapılması Gerekenler
 
Araçların var oluş nedenleri insan ve yük taşımaktır. Araçların temel mekanizması ise yakıtı yakıp bunun içindeki enerjiyi hareket enerjisine dönüştürmektir. İşte aracı çalıştırarak biz bu mekanizmayı devreye sokuyoruz. Aracın kontağını çevirdiğimizde aşamalı olarak araç çalışmaya başlıyor. Araç çalıştırılmadan önce yapılması gerekenleri mutlaka yapıp aracı öyle çalıştırmak gerekir.
Kontak bazı araçlarda 2 konumlu, bazılarında ise 3 konumlu olabilmektedir. 2 konumlu olanların ilk konumu kontak açık konumudur. 3 konumlu olanlarda ise ikinci konum kontak açık konumudur.  Araç çalıştırılırken önce kontak anahtarı kontağa takılır, kontak açık hale getirilir. Gösterge panelindeki işaretler bu aşamada görünmeye başlar. Eğer araç dizel yakıtlı bir araçsa gösterge panelinde bulunan ön ısıtma lambasının sönmesi beklenir.
Aracın Çalıştırması
 
Kontak açıldıktan sonra vites boşa alınır. Debriyaj pedalına tam basılarak kontak anahtarı marş durumuna getirilerek marş yapılır. Motorun çalıştığı duyulunca kontak anahtarı bırakılır. Marşa basma süresi 10-15 saniyeyi geçmemelidir. Uzun süreli marşlar aracın aküsünü boşaltır.
Aracın Vitese Takılması
Aracın vitese takılması için öncelikle debriyaj pedalına sonuna kadar basılmalıdır. Araç kullanmayı yeni öğrenenlerin en çok yaptığı hatalardan biri de aracı vitese takarken debriyaja yarım basmaktır. Böyle durumlarda vitese takmakta zorluk yaşanır. Otomobil, minibüs gibi araçlarda kalkış vitesi 1. vitestir. Yani durgun haldeki aracı harekete geçirmek için araç 1. vitese takılır. Otobüs, kamyon, çekici gibi ağır vasıtalarda ise kalkış vitesi 2. vitestir. Ancak bu araçlarda da yine yokuş yukarı kalkış yaparken 1. vitesle kalkış yapılır.
El Freninin Bırakılması
 
Araç çalıştırıldıktan ve kalkış vitesine takıldıktan sonra hareket etmeden önce çekili olan el freni bırakılır. Ancak bunu yaparken ayak freniyle fren yapmak gerekir. Aksi taktirde aracın kayması söz konusu olabilir.
Kalkış ve Yola Çıkış İçin İşaret Verilmesi
 
Yola çıkışlarda diğer sürücüleri uyarmak, onlara sizin yola çıktığınızı belli etmek için mutlaka sinyal verilmelidir. Araç yolun sağından kalkacağı için kalkış sırasında sol sinyal yakılır. Sinyal vermeden yola çıkmak hem aracı kullanan için hem de diğer sürücüler için tehlikelidir.
Aynalardan ve Sol Camdan Yolun Kontrolü
 
Sadece sinyal vermek kalkış için yeterli değildir. Yoldan geçmekte olan dalgın bir sürücü sinyalinizi fark etmeyebilir. Ya da fark etse bile size yol vermeye fırsat veremeyecek kadar yakınlaşmış olabilir. Bu nedenle kalkışlarda sinyal verdikten sonra arkadan gelen araçları kontrol etmek gerekir. İç geri görme aynasından ve sol aynadan arkadan araç gelip gelmediği kontrol edilir. Aynalardan kontrol yapıldığı taktirde yine de her yer görünmez.
Kör nokta denilen bölgeler aynaların görüş alanının dışında kalan bölgelerdir. Bu nedenle sol omuz üzerinden de cam aracılığıyla yola bakılır. Yol uygunsa eğer kalkış yapılıp yola çıkılır. Dış bükey ve iç bükey aynalardaki mesafe algılaması farklıdır. Bu nedenle yanılsama yaşamamaktan emin olmayı unutmamalısınız.
Ayağı Debriyajdan Çekerek Aracı Hareket Ettirmek
 
Tüm yol kontrolleri yapıldıktan sonra aracı hareket ettirmek için sol ayak debriyaj pedalının üzerinden yavaşça çekilmeye başlanır. Bunu yaparken yumuşak ve yavaşça yapmaya dikkat etmek gerekir. Debriyaj pedalı aniden bırakıldığında aracın motoru çalışmayı durdurabilir. Ayak kavrama noktası denilen noktaya kadar debriyajdan çekilir. Kavrama noktası aracın sesinin değiştiği ve direksiyondan hissedilebilecek bir titremenin başladığı noktadır. Bu titreme ve ses değişikliğiyle araç size gitmeye hazır olduğunu bildirmektedir. Bu andan itibaren frende duran sağ ayağımız gaz pedalının üzerine getirilir. Gaz pedalına hafifçe basarken debriyaj pedalı da biraz daha gevşetilir. Bu anda araç hareket etmeye başlar. Araç bir araç boyu kadar ilerlemeden ayak debriyajdan tamamen çekilmez. Bu miktarda ilerleme olduğunda artık debriyaja ihtiyaç kalmaz ve debriyaj tamamen bırakılır.
Burada en önemli unsur kavrama noktasının hissedilmesidir. Bu noktayı hissedebilmek ve doğru zamanda doğru adımı atmaya alışmak biraz tecrübe isteyebilir. Debriyajla işimiz bittikten sonra sol ayak debriyaj pedalının üzerinde tutulmamalıdır. Bunu yapmak debriyaj balatasının aşınmasına neden olur.

Araç kullanmaya başlamadan önce TRAFİK BİLGİSİ – MOTOR BİLGİSİ VE İLK YARDIM BİLGİSİ’ne  sahip olmak gerekir. Bu nedenle nazari dersler tamamlanmadan araç kullanılmamalıdır. Komuta aletleri (Farlar – Sinyaller – Silecekler – Debriyaj, Fren, Gaz pedalları ve Vites yerleri) iyice öğrenilmelidir. Araç kullanmaya başlamak için bir sıra takip etmelidir. Araca binmeden önce yapılacak işlemler, araç çalıştırılmadan önce yapılacak işlemler, arcın çalıştırılması ve aracın hareket ettirilmesi, trafik kurallarının emrettiği şekilde aracın sürülmesi.

ATEŞLEME SİSTEMİ:
Silndirlerin içinde sıkışma işlemi sonucunda sıkışan hava ve yakıt karışımının yakılabilmesi için bujilere yüksek voltajlı kıvılcım (ateşlenmesini) sağlayan sistemdir.
BENZİNLİ MOTORLARIN YAKIT SİSTEMİ:
Motor için gerekli olan benzin ve hava karışımını oluşturarak silindirlere gönderir. Buji ile kıvılcım sağlayarak yanmayı sağlarlar.
DİZEL MOTORLARIN YAKIT SİSTEMİ:
Motor için gerekli hava ve motorini (mazot) çalışma şartlarına göre silindirlere göndermektir. Dizel motorlarda bujilerin yerine enjektörler bulunur. Enjektörler, sıkıştırma zamanının sonunda yanma odalarındaki sıkıştırılmş sıcak havanın üzerine atomize şekilde motorini püskürtüp yanmayı sağlarlar.
MARŞ SİSTEMİ:
Motorun çalışması için ilk hareketi sağlar. Marş yapma süresi 10-15 saniyedir. 10-15 saniyeden fazla marş yapılırsa akü boşalır. Otomatik araçlar, iterek çalıştırılmaz.
YAĞLAMA SİSTEMİ:
Yağlama sisteminin 3 temel amacı vardır.
1-Yağ, yağ kanallarında dolaşarak parçaların birbirleriyle sürtünmelerini ve aşınmalarını önler.
2-Parçaların temizliğini yapar.
3- Parçaların soğumasına yardımcı olur.
SOĞUTMA SİSTEMİ:
Motorun verimli çalışabileceği ısı ortamını sağlar.
ŞARJ SİSTEMİ:
Motor çalışmaya başladığı andan itibaren aracın elektrik ihtiyacını karşılar ve aküyü şarj eder.
AYDINLATMA VE İKAZ SİSTEMİ:
Geceleri, görüşü azaltan yağışlı ve sislihavalarda kullanılarak, motorlu araçlarda gündüz olduğu kadarrahat kullanma olanağı sağlar. Frenlemede, dönüşlerde, kavşak ve tepe üstlerineyaklaşırken diğer sürücüleri uyarmak ve ikaz etmek için kullanılır.
GÖSTERGELER:
Göstergeler aracın ön paneline konulmuştur.Sürücüye aracın çalışma sistemiyle ve ani durumlarla ilgili bilgi verir.
GÜÇ AKTARMA SİSTEMİ:   Motor gücünün çekici tekerleklere aktarılmasını sağlar.
VİTES KUTUSU  (ŞANZIMAN) :
Motorun gücünü isteğe göre artırmak veya azaltmaktır.
* Döndürme kuvvetini artırarak aracın kalkışını sağlar.(1.Vites)
* Araç dururken motorun çalışır vaziyette kalmasını sağlar.( Vites boşta )
* Yol ve trafik durumuna göre araca en uygun hızı vermek.
* Aracın geri hareketini sağlar.
ŞAFT (KARDAN MİLİ) :
şaft, şanzımanı (vites kutusu) diferansiyele bağlar.
DİFERANSİYEL:
Diferansiyel her iki aksla aynızamanda çalışan elemandır. Şaftan almış olduğu hareketi 90 derece çevirerek akslara iletir.Araçlar önden çekişli ve arkadan itişli olmak üzere ikiye ayrılır. hareket ön ve arka tekerleklere birlikte iletilebilir. Bu tip araçlara arazi taşıtı (4×4) denir. Bu araçlarda iki adet diferansiyel vardır.
 AKSLAR:
Diferansiyelden aldığı hareketi tekerleklere iletir.
TEKERLER VE LASTİKLER:
Aracın yol ile temasını sağlarlar. Aracın yükünü taşır.Direksiyon ile verilen yönü izler. Motordan gelen gücü ileri-Gerihareket olarak yansıtır. Islak ve kuru zeminli yollarda aracı emniyetli şekilde durdurur. Amortisörlere yardımcı olarak sürüş keyfini artırır.
FREN SİSTEMİ:
Hareket halinde olan aracı yavaşlatır. Yavaşlayan aracı en kısa mesafede ve en kısa zamanda durdurur, duran aracı sabitler.
ÖN DÜZEN SİSTEMİ:
Bir aracı istenilen tarafa yöneltmek için ön tekerleklerin sağa veya sola olan doğrultularını değiştirir. Aracın sevk ve idaresini kontrol eder.
SÜSPANSİYON SİSTEMİ:
Mekanik, hidrolik ve havalı sistemlerdir. Yoldan gelecek vuruntu ve sarsıntıları üzerine alarak aracın rahat ve emniyetli bir şekilde kullanılmasını sağlarlar. Süspansiyon sistemi araçtaki tüm tekerlek bağlantılarında bulunur.

Emniyet Kemeri otolarda olası bir kazada araçtan fırlamayı veya ölümcül bir yaralanmayı önleyen en önemli ikinci derecede güvenlik faktörüdür. Emniyet kemeri yalnız sürücüler için değil tüm yolcular içindir. Emniyet kemerinin gerginlik kontrolü yapılmalı ve takılmalıdır. Emniyet kemerinin hayat kurtarma oranı % 30′dur. Koltuk başlığı süs değildir.Arkadan çarpmalarda boynun zedelenmesini önler. İkinci derecede güvenlik faktörüdür. Koltuk başlığının yükseklik ve mesafe ayarı çarpmada başın ani arka hareketini önleyecek şekilde yapılmalı ve mesafenin çok az olmasına dikkat edilmelidir. Hava yastıkları gelişen teknoloji ile kazanılan önemli bir kaza sonrası ikinci derecede yaşam kurtarma donanımıdır.

Yakıttan elde ettiği ısı enerjisini veya elektrik enerjisini mekanik enerjiye çeviren makinelere motor denir.  Motorlar kullandığı enerji türünr göre sınıflandırılır. Benzinl, LPG’li, Dizel motorlar olduğu gibi günümüzde elektrikle çalışan motorlarda mevcuttur. Benzin ve L.P.G ile çalışan motorda ateşleme buji kıvılcımı ile olurken. Dizel motorlarda ateşleme enjektörden motorin püskürtülerek yapılır.

Aracın içine girilince motor çalıştırılmadan önce; Bir aracı iyi kontrol etmekte ve güvenli bir şekilde kullanmakta en önemli noktalardan birisi doğru sürüş pozisyonudur. Öncelikle koltuk arkalığı ayarı yapılmalıdır. Virajlarda dengenizi kaybetmemeniz için her zaman sırtınızın koltuğa yapışık olması gerekir. Direksiyona çok rahat kumanda edebilecek şekilde son derece dik oturmak güvenli sürüşün en önemli adımlarından biridir. KOL VE BACAK MESAFESİ: Bacaklar çok gergin yada kasılmış şekilde olmamalı, debriyaja tam basıldığında ayak öne doğru hafif kırık olmalıdır. Koltuğa oturulup sırt tam dayalı iken kollar; direksiyonun üst kenarına uzatıldığında bilekler direksiyonun üst kısmına gelmelidir. Direksiyonu çevirme esnasında kollar yada dirsekler dizlere değmemelidir. Direksiyon dıştan içe doğru tutulur ve başparmak simidin üstünde olmalıdır. Direksiyonu tutma pozisyonu saat 9-15 pozisyonudur. Dönüşlerde içteki el gevşetilerek dıştaki el ile direksiyon 180 derece çevrilebilir. Tek el ile kullanılan direksiyon ile acil durumda manevra yapılamaz. Ayakkabı bağı tek elle bağlanamayacağı gibi.  İyi ayarlı ve temiz aynalar trafiği 360 derece görmeyi sağlar. Tüm aynaları aynı anda kullanabilmek imkansız olduğu için daima aynaların gösteremediği ölü bir nokta vardır. İçbükey aynalar daha geniş bir alanı gösterir ancak mesafeyi tam olarak göstermez. Kabin içindeki aynaya asılan süsler görüşü kısıtlar, dikkati dağıtır. Dış geri görme aynaları mutlaka 90 derece ayarlanmalıdır.

Motor yağımızı kontrol ederken önce aracımızın düz bir zeminde olmasına dikkat etmemiz gerekir. Motor durduktan sonra yağın kartere süzülmesi için 4-5 dakika kadar beklenilir. Yağ seviye çubuğu çıkarılır. Bir bez ile silindikten sonra tekrar yerine takılarak kontrol için çıkarılır. Eğer yağın seviyesi yağ çubuğunun iki çizgisi arasında ise yağımız tamam, çizgiden aşağıda ise yağımız az demektir. Motor yağı az ise motorda yağlanma tam yapılmaz, yağ göstergesi lambası yanar. Bu durumda motor hemen durdurulmalıdır. Yoksa motor ısınır, yanar. Motor yağı az ise subap (Külbütör) Kapağı üzerinde bulunan yağ kapağından yeterli miktarda yağ konulmalıdır. Yağ seviyesi kontrol edlilirken; yağın rengine ve akışkanlığına da bakmak gerekir. Yağ çok kararmışsa, içinde tortular oluşmuşsa ve kayganlığını yitirmişse değiştirilmelidir.
Motor çalıştırıldıktan sonra; yola çıkmadan önce yakıt deposundaki yakıtın miktarı yakıt göstergesinden kontrol edilmelidir.  Yakıt seviyesi düşük ise, yoda kalmamak için derhal yakıt alınmalıdır.

Akümülatör (Batarya) : Elektrik enerjisini kimyasal enerji halinde depo eder. Elektrikli alacılar çalıştığında kimyasal enerjiyi tekrar elektrik enerjisine dönüştürür. Motorun çalışmadığı zamanda ışık ve özel alıcıları çalıştırır. Motorun ilk hareketini sağlayan marş motoruna elektrik verir. Akü kutup başları akünün üzerinde kurşundan yapılmış pozitif (+) ve negatif (-) kutup başları vardır. Pozitif (+) kutup başı daha kalın, negatif (-) kutup başı daha incedir. bazı aküler (evde kullandığımız piller gibi kuru şarjlıdır. Araçlarda bulunan bazı aküler ise sulu tip (Elktrolitli) akülerdir. Bu tür akülerde eleman kapakları açılarak elektrolit seviyesi kontrol edilmelidir. Elektrolit seviyesi, plakaların 1 cm üstünde olmalıdır. Seviyesi düşük ise saf su ilave edilerek tamamlanır. Akü araca bağlanırken önce pozitif (+) kutup önce bağlanır sonra negatif (-) kutup bağlanır. Sökülürken bu işlemin tersi yapılır. Kışın akümülatörün donmaması için akü tam şarj edilmelidir.

Geceleri, görüşü azaltan yağışlı ve sisli havalarda kullanılacak, motorlu araçlarda gündüz olduğu kadar rahat kullanma olanağı sağlar. Akü, kontak anahtarı, aydınlatma ve ikaz lamba düğmeleri, sigortalar, lambalar(far, fren, geri vites, park, dönüş (sinyal) lambaları v.b.), flaşör (dönüş lambalarının belirli aralıklarla dakikada 90-120 defa yanıp sönmesini sağlar.), fren ve geri vites gibi parçalardan oluşur. Elektrik sisteminden gelen akım sigorta üzerinden geçerek lamba anahtarına gelir. Kontak açıldığında elektrik lambalara ulaşır.
Aynı Devreye bağlı olan lambalar yanmıyor ise bakılacak kısımlar: Sigortalar bakılır, lamba anahtarına bakılır ve aküye bakılır. Sigortanın değiştirilmesi: Sigorta yanmış ise aynı amperde yenisi ile değiştirilir. Sigorta, kısa devreden doğacak tehlikeleri önler.
Aynı devreye bağlı lambalardan biri yanmıyor ise bakılacak kısımlar: Ampul yanmıştır. Kablo bağlantıları çıkmış veya gevşemiştir. Kablo bağlantıları oksitlenmiştir.
Aynı devreye bağlı lambaların ışık şiddetleri farklı yanıyor ise bakılacak kısımlar: Farların ışık şiddetleri aynı değilse, sönük veya soluk olanın şasi bağlantısında problem vardır. Ampulün amperi farklı olabilir. Lamba dışarıdan kirli olabilir.
Kullanılan lambaların ve sigortaların uygun olması: Aracın aydılatılmasında kullanılan her türlü lamba ve her türlü sigortalar yapımcı firmanın tavsiyesi doğrultusunda olmalıdır.
* Farlarda, far ayarı yapılır. Kısa farlar 25 m. uzun farlar 100 m. ileriyi gösterecek şekilde ayarlanır.
* Uzun farlar yandığında gösterge tablosunda mavi ışık yanar.
* Kısa farlar yandığında gösterge tablosundayeşil ışık yanar.
* Flaşör, her iki yöndeki sinyal lambalarını yanmasından oluşur.
* Fren Müşürü arızalanırsa, fren lambaları yanmaz.
* Fren lambalarından biri yanmıyor ise ampulü yanmıştır veya bağlantısı gevşektir. Her ikisi birden yanmıyor ise fren lamba sigortası atmıştır.
* Sinyal verildiğinde gösterge panelinde uyarı lambası çok sık yanıp sönüyorsa, sinyal lambalarından biri yanmıyordur. Araçlara römork veya yarı römork takıldığında, elektrik sisteminin prize takılı olması zorunludur. Böylece römork ve yarı römorkların arkasında bulunan stop(fren), park (arka kuyruk), dönüş(sinyal) ve plaka lambalarının da yanmaları sağlanmış olur.
Sürücü kendini emniyete almak için ışığı yansıtan (Reklektif) yelek giymelidir.
* Aracın diğer sürücüler tarafından görülebilmesi için (ön ve arkaya üçgen reflektörler konularak) işaretlenmelidir.
* El Freni ile araç sabitlenmelidir.
* Aracın tekerleklerinin ön ve arkasına takoz konulmalıdır. Varsa jant kapağı sökülmelidir.
* Bijon anahtar somunları hafif geşetilmeli, sonra araç kriko ile tekerlek yerden kesilinceye kadar kaldırılmalıdır.
* Gevşetilen bijon somunları sökülerek tekerlek çıkarılmalı, yerine sağlam olan stepne (yedek lastik) takılarak bijon somunları karşılıklı olarak sıkıştırılmalıdır.
* Araç krikodan indirilmeli. Bijon somunları şıkıştırılmalıdır. Bir miktar yol gidildikten sonra bijon somunları tekrar sıkıştırılmalıdır.
Aracın dış lambalarından biri bile yanmıyorsa; bu büyük bir kaza riski yaratır. Bu nedenle böyle bir aracın trafiğe çıkması kanunen yasaklanmıştır. Bu araçlara arıza giderilinceye kadar trafikten men cezası ve para cezası uygulanmaktadır. Araçlarda yedek ampul bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Her ampul her araca uymaz, yedek ampuller aracınıza uygun ampuller olmalıdır.
Seyehat halinde veya motor çalışırken; aracınızda yanık kablo, farklı kokulargelmesi bir yangının habercisi olabilir. Bu nedenle motor hemen durdurulmalı kokunun geldiği yer tespit edilmeli kısa devre varsa akünün (Bataryanın) kutup başları çıkarılmalıdır. Kısa devre nedeniyle kablolar ısınmış olabileceğinden elimizin yanmamasına da dikkat edilmelidir. Motordan anormal seslerin gelmesi de olası bir arızanın başlangıcı kabul edilmelidir, motor hemen durdurulmalıdır; sesin sebebi araştırılmalıdır. Bu durumda yola devam edilirse telafisi zor durumlarla karşılaşılabilir.
Motor çalışırken bu lambalardan herhangi biri yanarsa motor hemen durdurulmalıdır.
Yağ Lambası yanarsa;  Motor yağlama yapmıyordur, çalıştırılmaya devam edilirse motor ısınır, yanar. Motor hemen durdurulur. Motor yağı kontrol edilir.
Akü şarj lambası yanarsa; Motor hemen durdurulur. Vantilatör kayışının gevşek veya kopmuş olup olmadığı konrol edilir.
A- Sürücüye bağlı sebepler
1- Hummalı sürüş stili, ani kalkış ve duruş, ani hızlanış gibi hareketler.
2- İstikrarsız, bir hızlı, bir yavaş araç kullanmak.
3- Aracı uygun devir ve uygun vites ile kullanmamak.
4- Aracı 90 km. nin üstündeki hızlarda kullanmak.
5- Araca fazla yük yüklemek.
6- İlave bagaj, kayak tutucular takmak.
7- Yüksek hızlarda seyrederken camları açmak.
8- Klimayı açmak.
B- Motora bağlı sebepler:
1- Hava filtreri tıkalı (kirlenmişse),
2-  Manuel jikleli araçlarda jikle çekik unutulursa,
3- Rölanti ayarı bozuksa (yüksek ise),
4- Bujiler iyi ateşleme yapmıyor ise,
5- Motor yağı incelmişse (eskimişse),
C- Araca bağlı sebepler:
1- Fren ayarları sıkı ise,
2- lastik havaları normal değerinden az ise,
3- Debriyaj (Kavrama) balatası kaçırıyorsa (aşınmış, yağlanmış).

TRAFİK ÇEVRE BİLGİSİ

  • TRAFİK : Yayaların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir.
  • KARAYOLU (YOL) : Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.
  • GEÇİŞ ÜSTÜNLÜĞÜ : Görev sırasında, belirli araç sürücülerinin can ve mal güvenliğini tehlikeye sokmamak şartı ile trafik kısıtlama ve yasaklarına bağlı olmamalarıdır.
  • GEÇİŞ HAKKI : Yayaların veya araç kullanların, yolu kullanmak sırasındaki öncelik hakkıdır.
  • DURMA : Her türlü trafik zorunlulukları dışında araçların insan indirmek ve bindirmek, eşya yüklemek, boşaltmak veya beklemek amacıyla kısa süre için durdurulmasıdır.
  • PARKETME : Araçların, durdurma ve duraklaması gereken haller dışında bırakılmasıdır.
İKİ YÖNLÜ KARAYOLU : Taşıt yolunun her iki yöndeki taşıt trafiği için kullanıldığı karayoludur.
TEK YÖNLÜ KARAYOLU : Taşıt yolunun yalnız bir yöndeki taşıt trafiği için kullanıldığı karayoludur.
BÖLÜNMÜŞ KARAYOLU : Bir yöndeki trafiğe ait taşıt yolunun bir ayırıcı ile belirli şekilde diğer taşıt yolundan ayrılması ile meydana gelen karayoludur.
ERİŞME KONTROLLÜ KARAYOLU (Otoyol – Ekspres yol) : Özellikle trafiğe tahsis edilen, belirli yerle ve şartlar dışında giriş ve çıkışın yasaklandığı, yaya, hayvan ve motorsuz araçların giremediği, ancak izinli motorlu araçların yararlandığı ve trafiğin özel kontrola tabi tutulduğu karayoludur.
GEÇİŞ YOLU : Araçların bir mülke girip çıkması için yapılmış olan karayolu üzerinde bulunan kısmıdır.
BAĞLANTI YOLU : Bir kavşak yakınında karayolu taşıt yollarının birbirine bağlanmasını sağlayan, kavşak alanı dışında bulunan karayoludur.
BANKET : Yaya yolu ayrılmamış karayolunda, taşıt yolu kenarı ile şevbaşı veya hendek iç üst kenarı arasında kalan ve olağan olarak yayaların ve hayvanların kullanacağı, zorunlu hallerde de araçların faydalanabileceği kısımdır.
PLATFORM : Karayolunun, taşıt yolu (kaplama) ile yaya yolu (kaldırım) veya banketinden oluşan kısmıdır.
KAVŞAK : İki veyad aha fazla karayolunun kesişmesi veya birleşmesi ile oluşan ortak alandır.
TALİYOL : Genel olarak üzerindeki trafik yoğunluğu bakımından bağlandığı yoldan daha az önemde olan yoldur.
ANAYOL : Ana trafiğe açık olan ve bunu kesen karayolundaki trafiğin bu yolu geçerken veya bu yola girerken, ilk geçiş hakkını vermesi gerektiği işaretlerle belirlenmiş karayoludur.
OKUL GEÇİDİ : Genel olarak okul öncesi, ilk öğretim ve orta dereceli okulların çevresinde özellikle öğrencilerin geçmesi için taşıt yolundan ayrılmış ve trafik işaretiyle belirlenmiş alandır.
DEMİRYOLU GEÇİDİ (hemzemin geçit) : Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli veya bariyersiz geçitlerdir.
Trafik polisinin duruş ve pozisyonuna göre, polis hazır olda veya kollarını açmış ise trafik polisinin ön ve arka kısmı trafiğe kapalı, sağ ve sol tarafı trafiğe açıktır.
Trafik polisi elinin birini havaya kaldırmışsa bütün yollar trafiğe kapalıdır.
1 – Kırmızı ışık: Yolun trafiğe kapalı olduğunu gösterir. Aksine bir işaret yoksa, durup beklenir.
2 – Sarı ışık: Uyarı anlamındadır. Kırmızı ışıkla birlikte yanarsa hazırlan yol trafiğe açılmak üzeredir. Yeşil ışıkla birlikte yanarsa yol trafiğe kapanmak üzeredir.
3 – Yeşil ışık: Yolun trafiğe açık olduğunu gösterir.
4 – Fasılalı ışık: Kırmızı ise dur, sarı ise dikkatli geç anlamındadır.
5 – Yazılı ve sesli ışık: Araç trafiğine göre yaya trafiğini düzenler ve yayalara hitap eder.
Devamlı yol çizgileri: İki şerit ve iki yönlü karayolunda, dönemeç tepe üstü, kavşak yaya ve okul geçidi, demiryolu geçidi, dar köprü ve tünel gibi yerlerin yaklaşımında şerit değiştirilemeyeceğini ve öndeki araçların geçilemeyeceğini belirler.
Kesik yol çizgileri: Trafik kurallarına uymak şartıyla sürücülerin, yol ve trafik durumuna uygun olduğunda, öndeki araçları geçmek için şerit değiştirebileceğini gösterir.
Devamlı ve kesik yol çizgileri: Yanyana çizilmiş devamlı ve kesik yol çizgilerinin bulunduğu yerlerde sürücüler, manevra başlangıcında kendilerine en yakın olan çizginin anlamına göre davranırlar.
Yanyana iki devamlı çizgi: Bu çizgi, yolu bölünmüş yol durumuna getirdiğinden, bu çizgi boyunca karşı yönün kullandığı şeritlere girilmez.
NOT: Bir kişi sürekli olarak 5 saat, yarım saat dinlendikten sonra 4 saat daha araç kullanabilir. 24 saatte bir kişi toplam 9 saat araç kullanabilir.
NOT: Alkollü iken araç kullananlara para, puan ve 3 ay trafikten men cezası verilir. Uyuşturucu kullananlara sürekli olarak trafikten men, para ve hapis cezası verilir.
NOT: Bir yıl içinde 100 hata puanını dolduranlara 2 ay trafikten men, aynı yıl içerisinde 2 defada 100 hata puanını dolduranlara 4 ay trafikten men, 3 defa dolduranlara tamamen trafikten men cezası verilir.
Karayolları, toplumun her kesiminin yararlandığı, kamuya çaık, dolayısıyla, konulan kurallara, kısıtlamalara, yasaklara uyulması gereken yerlerdir. Karayollarımızda trafiğin akışı sağdandır. Aksine bir işaret veya hüküm bulunmadıkça araç sürücüleri aşağıdaki kurallara uymak zorundadır.
Sürücüler:
 
1- Araçlarını, durumun elverdiği oranda gidiş yönüne göre yolun en sağından sürmek.
2- Yol çok şeritli ise, trafik durumuna göre hızının gerektirdiği şeritten gitmek.
3- Şerit değiştirmeden önce, gideceği şeritte araçların güvenle geçişlerinin tamamlamalarını beklemek.
4- Trafiği aksatacak ya da tehlikeye sokacak şekilde şerit değiştirmemek.
5- Gidişe ayrılan yol bölümünün en sol şeridini sürekli olarak işgal etmemek.
6- İki yönlü, dört veya daha fazla şeritli yollarda, motosiklet, otomobil, kamyonet, minibüs ve otobüs dışındaki araçları sürenler, geçme ve dönme dışında en sağ şeridi izlemek zorundadırlar.
Ayrıca sürücülerin;
 
1- Geçme, durma, duraklama, dönme ve parketme gibi haller dışında şerit değiştirmeleri.
2- İki şeridi birden kullanmaları.
3- Araçların cinsine ve hızına uygun olmayan şeritten gitmeleri.
4- Kavşaklara yaklaşırken, yerleşim yerleri içinde 30 metre, dışında 150 metre mesafe içinde şerit değiştirmeleri. 5- İşaret vermeden şerit değiştirmeleri yasaktır.

Aksine işaret bulunmadıkça yerleşim yeri dışında ve içinde römorksuz taşıt cinsleri için en çok hız sınırları aşağıda gösterilmiştir.

Otomobillerde 50km/s -90km/s

Otobüs, minibüs, kamyon ve kamyonetlerde 50km/s -80km/s

Arazi taşıtlarıyla motosikletlerde 50km/s -70km/s

Tehlikeli madde taşıyıcılar ile özel yük taşıma izni belgesiyle veya özel izin belgesiyle karayoluna çıkan araçlarda 30km/s -50km/s

Motorlu bisiklet ve bisikletlerde 30km/s -50km/s

Traktör, arızalı bir aracı çeken araçlarda ve iş makinasında 20km/s -20km/s

Not: Römorksuz bir araca römork takılırsa, aracın hızı saate 10 km. daha düşük olmalı.

Takip mesafesi: Hareket halindeki iki araç arasındaki mesafeye denir. Takip mesafesi hızın yarısı kadar mesafedir. Örneğin hızı 90km/s olan bir aracın takip mesafesi 45m olmalıdır.

Not: Bir aracın 2 saniyede kat ettiği yol takip mesafesi kadardır.

Sürücülerin önlerinde giden aracı geçmeleri için:
1. Arkasından gelen bir başka sürücünün geçmeye başlamamış olmasına,
2. Önünde giden sürücünün bir başka aracı geçme niyetini belirten uyarma işaretini vermemiş bulunmasına.
3. Geçeceği aracın hızıyla, geçme esnasındaki kendi hızını da dikkate alarak, iki yolarda da karşıdan gelen trafik dahil, yolu kullananların tümü için tehlike veya engel yapmadan geçme için kullanacağı şeridin yeteri kadar ilerisinin görüşe açık ve boş olmasına,
4. Geçişin, geçilen araçlar için bir güçlük yaratmayacak şekilde ve araçlarının bu geçişe uygun durumda bulunmasına dikkat etmeleri mecburidir.
ÖNDEKİ ARACI GEÇMENİN YASAK OLDUĞU YERLER
 
Sürücüler;
1. Geçmenin herhangi bir trafik işaretiyle yasaklandığı yerlerde,
2. Köprülerde, tünellerde, kavşaklarda, demiryolu geçitlerinde, görüşün yetersiz olduğu tepe üstü ve virajlarda, önlerindeki araçları geçmeleri yasaktır.
Sağa dönüşler:
1. Dönüş işareti vermeye,
2. Sağ şeride veya işaretle dönüş izni verilen şeride girmeye,
3. Hızını azaltmaya,
4. Dar bir kavisle dönüş yapmaya mecburdurlar.
Sola dönüşler:
1. Dönüş işareti vermeye,
2. Yolun gidişe ayrılmış olan kısmının soluna yanaşmaya,
3. Hızını azaltmaya,
4. Dönüşe başlamadan, varsa sağdan gelen taşıtlara ilk geçiş hakkını vermeye,
5. Dönüş sırasında, karşıdan gelen ve emniyetle duramayacak kadar kavşağaolan araçların geçmesini beklemeye,
6. Gireceği yolun gidişe ayrılan kısmına girmek üzere, arkadan gelen ve sola dönecek diğer taşıtları engellememek için dönüşünü geniş kavisle yapmaya,
7. Dönüş sırasında ilk geçiş hakkını, kurallara uygun olarak karşıya geçen yayalara, varsa bisiklet yolundaki bisikletlere vermeye mecburdurlar.
Araç sürücülerinin:
1- Bağlantı yollarında geri gitmeleri,
2- Tek yönlü yollarda, duraklama veya park manevrası dışında geri gitmeleri,
3- İki aracın emniyetle geçemeyeceği kadar dar olan iki yönlü yol kesimlerinde, karşılama ve geçiş kolaylığı dışında, geri gitmeleri,
4- Daha geniş yollarda geriye giderken manevra dışında şerit değiştirmeleri,
5- Trafiği yoğun olan yollarda geriye dönmeleri yasaktır.
Trafik polisi, ışıklı trafik işaret cihazları veya trafik işaret levhaları bulunmayan kavşaklarda;
1- Bütün araçlar geçiş üstünlüğüne sahip araçlara görev anındayken öncelik verir.
2- Bütün sürücüler doğru geçmekte olan tramvay hattı bulunan yoldan geçen araçlara, 3- Bölünmüş yola çıkan sürücüler bu yoldan geçen araçlara,
4- Tali yoldan çıkan sürücüleranayoldaki sürücülere,
5- Dönel kavşak dışındaki sürücüler, dönel kavşak içindeki araçlara,
6- Bir iz veya mülkten karayoluna çıkan sürücüler, karayolundaki araçlara
ilk geçiş hakkını vermek zorundadır.
GEÇİŞ ÜSTÜNLÜĞÜ: Görev sırasında, belirli araç sürücülerinin, can ve mal güvenliğini tehlikeye sokmamak şartıyla, trafik kısıtlama ve yasaklamalarına bağlı olmamalarına denir.
1- Ambulanslar
2- İtfaiye araçları
3- Polis araçları
4- Sivil savunma araçları
5- Koruyan ve korunan araçlar
NOT: Geçiş üstünlüğüne sahip araçların 150 metreden görülür lambaları olmalıdır. 150 metreden duyulur sirenleri olmalıdır.
NOT: Sarı tepeli lambalı araçlar geçiş üstünlüğüne sahip değildir. Sarı tepe lambası araçlara kendilerini belli etmek için takarlar diğer araç kullananlar da daha dikkatli araç kullanırlar.
DURAKLAMANIN YASAK OLDUĞU YERLER:
 
 
1- Duraklamanın yasaklandığının bir trafik işaretiyle belirtilmiş olduğu yerlerde.
2- Sol şeritte (raylı sistemin bulunduğu yollar hariç).
3- Yaya ve okul geçitleri ile diğer geçitlerde.
4- Kavşaklar, tüneller, rampalar ve bağlantı yollarında ve buralarda yerleşim merkezleri içinde 5 metre , yerleşim merkezleri dışında 100 metre mesafede.
5- Görüşün yeterli olmadığı tepe üstlerine yakın yerlerde ve dönemeçlerde.
6- Duraklayan veya park eden araçların yanında.
7- Otobüs ve taksi duraklarında.
8- İşaret levhalarına, yaklaşım yönünde ve park izni verilen yerler dışında, yerleşim birimi içinde 15 metre, yerleşim birimi dışında 100 metre mesafede.
9- Zorunlu haller dışında, yerleşim yerleri dışındaki karayollarında, taşıt yolu üzerinde duraklamak yasaktır.
PARK ETMENİN YASAK OLDUĞU YERLER:
 Duraklamanın yasak olduğu yerlerde,
 Park etmenin trafik işareti ile yasaklandığı yerlerde,
 Geçiş yolu önünde ve üzerinde,
 Yangın musluklarına her iki yönden 5 m mesafe içinde,
 Yolcu taşıma araçlarının duraklarını belirten levhalara her iki yönden 15 m mesafe
içinde,
 Geçiş üstünlüğü olan araçların giriş ve çıkışlarının yapıldığı yerleri belirten işaret
levhalarına 15 m mesafe içinde,
 Üç veya daha fazla şeritli yollarda aksine bir işaret bulunmadıkça gidişe ayrılmış en
sağ şerit dışındaki şeritlerde,
 Kurallara uygun olarak park etmiş araçların çıkışına engel olacak şekilde,
ARAÇ IŞIKLARININ KULLANILMASI:
 
 
a) Uzağı gösteren ışıklar (uzun hüzmeli farlar):
Yerleşim birimleri dışındaki karayollarında geceleri seyrederken, yeterince aydınlatılmamış tünellere girerken, benzeri yer ve hallerde uzağı gösteren ışıkların yakılması zorunludur.
a) Yakını gösteren ışıklar (kısa hüzmeli farlar):
Geceleri, yerleşim birimleri dışında karayollarındaki karşılaşmalarda bir aracı takip ederken, bir aracı geçerken yan yana gelinceye kadar ve yerleşim birimleri içinde, gündüzleri ise görüşü azaltan sisli, yağışlı ve benzeri havalarda yakını gösteren ışıkların yakılması mecburidir.
NOT: Kısa farla 25 m. , uzun farlar 100 m. ileriyi aydınlatır.
 
Işıkların kullanılmasına ilişkin esaslar:
 
1- Dönüş ışıklarının “geç” anlamında kulanılması,
2- Sadece park ışıkları yakılarak araç sürülmesi,
3- Karşılaşmalarda ışıkların söndürülmesi,
4- Yönetmeliklerde gösterilen esaslara aykırı ışık takılması ve kullanılması,
5- Sis ışıklarının; sis, kar, şiddetli yağmur halleri dışında ve geceleri yakını ve uzağı gösteren ışıklarla aynı zamanda kullanılması,
6- Yönetmelik esaslarına uygun olarak takılan ışıkların da amaç dışında ve gereksiz kullanılması
yasaktır.
ARIZALI ARAÇLARIN ÇEKiLMESİ
1- Freni arızalı olmayan araçların çekilmesi:
 
– Çekme halatı, çekme zinciri veya çekme demiri ile çekilir.
– Çekme halatının uzunluğu en fazla 5m. olmalıdır.
– Halatın uzunluğu 2,5m. geçerse kırmızı yansıtıcı bağlanmalı.
– Hız saatte 20km olmalı.
2- Freni arızalı olan araçların çekilmesi:
 
– Çeki demiri ile çekilmeli.
– Demir uzunluğu en fazla 1m. olmalı.
– Hız saatte 15km. geçmemeli.
NOT: Her iki durumda da yolcu ve yük taşınmamalı.
OKUL TAŞITININ ÇALIŞTIRILMA ESASLARI:
 
1- Okul taşıtının “DUR” işareti yakıldığında, diğer bütün araçlar duracak, öğrenci indirme bindirme işlemi bitinceye kadar okul taşıtı geçilmeyecektir.
2- “DUR” işareti sadece öğrenci indirme bindirme işlemi sırasında yakılacak, bu ışık frene basıldığında yanan ışıkla birlikte yanmayacak.
3- Okul taşıtlarına, taşıma sınırını aşacak sayıda öğrenci bindirilmeyecektir.
4- Taşıt içi düzenini sağlamak ve taşıta iniş ve binişlerde öğrenciye yardımcı olmak üzere okul taşıtında bir rehber öğretmen veya kişi bulunacaktır.
5- Öğrencilerin kolayca yetiştiği cam ve pencereler sabit olacaktır.
NOT: Okul taşıtlarının arlasında 30cm. çapında kırmızı dur lambası olmalıdır.
NOT: Hatalı park olursa parasını araç sürücüsü ya da sahibi öder.
NOT: Şehir merkezinde kamyon, otobüs ve traktör park yapamaz.
TEHLİKELİ MADDE TAŞINMASI:
 
Tehlikeli madde taşıyan araçlar, şehir içerisinde 30km. şehir dışında 50km. hızla gidebilir. (Eğer boş ise, kendi sınıfının hızı ile)
NOT: Dolum veya boşaltım sırasında kıvılcım çıkaran nesnelere en fazla 30m. yaklaşır, park anında 20m. takip mesafesi 50m. olmalıdır.
NOT: Tehlikeli madde taşıyan araçlarda 6kg. iki adet yangın söndürme cihazı ve tamizlik anında tanker içindeki aydınlatma feneri de 6 voltluk pil olmalıdır.
NOT: Arıza anında başka bir gözcü bulunmalıdır.
OTOYOL KURALLARI:
 
Erişme kontrollü karayolu:
Özellikle transit trafiğe tahsis edilen, belirli yerler ve şartlar dışında giriş ve çıkışın yasaklandığı, yaya, hayvan ve motorsuz araçların giremediği, ancak izin verilen motorlu araçların yararlandığı ve trafiğin özel kontrol etabı tutulduğu karayoludur.
Otoyola her yerden giriş veya çıkış yasaklanmıştır. Buralara ancak özel yerlerden girilir veya çıkılır ki buralara girişte “hizalanma şeridi” çıkışta ise “yavaşlama şeridi” denir. Duraklamak, park etmek, geri gitme, geri dönüş YASAKTIR.
MOTORLU TAŞITLARDA TRAFİĞE KATILMA-TESCİL İŞLEMLERİ:
 
 
Araç sahipleri araçlarını yönetmelikte belirtilen esaslara göre yetkili tescil kuruluşuna tescil ettirmek ve tescil belgesi almak zorundadır.
1- Tescili zorunlu olan ve daha önce tescili yapılmamış bir aracı satın alan veya gümrükten çeken araç sahipleri: ->Satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren üç ay içinde gerekli bilgi ve belgelerle birlikte yazılı olarak yetkili tescil kuruluşuna müracaat etmek zorundadırlar.
2- Tescili araçları NOTER senediyle satın veya devir alan araç sürücüleri, aracı adına tescil ettirmek üzere: ->Gerekli bilgi ve belgelerle birlikte bir ay içinde yetkili tescil kuruluşuna müracaat etmek zorundadırlar.
3- Tescil edilerek tescil belgesi alınan araçların karayoluna çıkabilmesi için ayrıca TRAFİK BELGESİ ve TESCİL PLAKALARI’nı alması gerekir.
4- Tescil belgesi, trafik belgesi ve tescil plakaları araç üzerinde hazır ve uygun durumda bulundurmadan araç trafiğe çıkamaz.
5- Tescil işlemleri geciken araçların geçici olarak trafiğe çıkarılıp karayolunda kullanılması için: Geçici trafik belgesi ve Geçici trafik plakaları alınması mecburidir.
6- Tescil plakalarının araç üzerinde ve uygun durumda bulundurulması yanında ışıkların yakılması ile birlikte arka plakaların 20 metre mesafeden okunabilecek şekilde aydınlatılmış ve temiz olmalıdır.
7- Motorlu bir aracın işletilmesi ve herhangi bir kazaya karışması gibi durumlara karşı MALİ SORUMLULUK SİGORTASI yaptırması zorunludur.
8- Motorlu araç sürücüleri: trafik zabıtası (polisi) tarafından yapılacak denetim ve kontrol sırasında,
a)sürücü belgesini
b)tescil belgelerini
c)trafik belgesini
d)mali sorumluluk sigorta poliçesini ve tescil plakalarını göstermek zorundadır.
9- Araç sahipleri ekonomik ömrünün dolması, kaza, yangın, tahrip edilme veya benzeri sebeplerle hurdaya ayırdıkları araçların tescilinin silinmesi için hurdaya ayırma tarihinden itibaren 1 ay içinde ilgili tescil kuruluşuna dilekçe ile müracat etmek zorundadır.
ARAÇLARIN MUAYENE MECBURİYETLERİ VE SÜRELERİ:
 
1)Hususi otomobiller ile bunların her türlü römorkları:
 
-Trafiğe çıkarışınlan sonra ilk 3 yaş sonunda ve devamında her 2 yılda bir.
-Resmi ve ticari plakalı e bunların her türlü römorkları: İlk trafiğe çıkışıdan itibaren ilk 2 yaş sonunda devamında yılda 1.
-Lastik tekerlekli traktörler ve bunların her türlü römorkları:
İlk trafiğe çıkışından itibaren ilk 3 yaş sonunda ve devamında her 3 yılda bir.
-Diğer bütün motorlu araçlar ile bunların her türlü römorkları ilk bir yaş sonunda ve devamında her yıl. periyodik muayeneye tabi tutulur.
2)Motorlu taşıtın muayene süresi dolmamış olsa bile;
 
-Kazaya karışması sonucu yetkili zabıtaca muayenesi görülen araçlar,
-Üzerinde değişiklik yapılan araçlar
ayrıca özel muayeneye tabi tutulurlar.
3)Araç üzerinde yönetmelikte belirtilen şekilde yapılacak her türlü değişikliğin araç sahibi tarafından 30 gün içinde yetkili tescil kuruluşuna bildirilmesi mecburidir.
 
4)Uyuşturucu ve keyif verici maddeleri almış olanlar:
 
-Derhal araç kullanmaktan men olurlar.
-Mahkeme kararıyla para ve hapis cezası ile cezalandırılır, sürücü belgesi süresiz olarak geri alınır.
ASLİ KUSURLAR:
 
1. Kırmızı ışıkta geçmek. Trafik polisinin dur ikazına uymamak.
2. Şeride tecavüz etmek.
3. Bir araca arkadan çarpmak.
4. Karşı yönden gelen şerit ve yol bölümünden gitmek.
5. Sollama kurallarına uymadan araç sollamak.
6. Dönüş kurallarına uymamak.
7. Daralan yollarda öncelik hakkına uymamak.
8. Şehirler arası yollarda park yapmak.
NOT: Alkollü araç kullanmak, hız limitini aşarak araç kullanmak, ehliyetsiz araç kullanmak ASLİ KUSUR DEĞİLDİR.
Kaza sonrası yapılacak işlemler ve izlenecek hukuki prosedür
a. Trafik kazası, maddi hasarlı, yaralanmalı ve ölümlü trafik kazaları
b. Kaza anında alınacak acil güvenlik önlemleri
c. Kazaya ait iz ve delillerin önemi
d. Maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı
e. Kazaya karışanların kaza anındaki yükümlülükleri ve bulundurulması zorunlu belgeler
f. Kaza anında trafik zabıtasının görevleri
Kazaya karışan sürücülerin tümü, yetkililerin gelmesini gerekli görmez ve aralarında anlaşırlarsa,
trafik akışını engellememek için olay yerinin fotoğrafları çekilerek kazaya karışan araçlar taşıt yolu
dışına çıkarılır ve “Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağını” düzenleyip birlikte imza altına
alarak olay yerinden ayrılabilirler. Olay yerinden ayrıldıktan sonra, yetkililerden kaza tespit tutanağı
düzenlemesini isteyemezler
Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağının Düzenlenmesi
 
Maddi hasarlı kazalarda ve anlaşma durumunda kazaya karışan sürücüler;
 Kaza ile ilgili bir tutanağı karşılıklı olarak doldurarak imzalar.
 Araçların plakaları görünecek şekilde fotoğraflarını çeker,
 Araçların sigorta poliçeleri, ehliyet ve kimlik fotokopilerini karşılıklı olarak birbirlerine verirler ve bu belgelerle
araç servise teslim edilir.
 Servis sigorta şirketine bilgi verip onay alarak aracın tamir işlemini yapar.
Yetkililer Tarafından Tutanak Tutulması Gereken Durumlar;
 Kazaya bir aracın karışması.
 Taraflardan birinin sürücü belgesinin bulunmaması,
 Araçlardan birinin zorunlu mali sorumluluk sigortasının olmaması.
 Sürücülerden herhangi birinde alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı şüphesinin bulunması,
 Kazaya karışan araçlardan herhangi birinin kamu kurum veya kuruluşuna ait olması kamu malına veya üçüncü
şahısların eşyalarına zarar verilmiş olması
 Kazada ölüm veya yaralanma durumunun olması.
Trafik Zabıtası Çağrılması Durumunda Trafik Zabıtasının Görevleri;
 Yolun trafiğe kapandığı hallerde, yolu trafiğe açmak,
 Karayolunu kullananlar için ek bir tehlikenin oluşmaması için gerekli tedbirleri almak,
 Yaralılara ilk yardım yapılmasını ve en yakın sağlık kuruluşuna gönderilmesini sağlamak,
 Kaza yerindeki mal güvenliğini sağlamak,
 Trafik Kazası Tespit Tutanağı düzenlemek,
KAZAYA KARIŞANLAR VE KAZA YERİNDEN GEÇENLERİN SORUMLULUKLARI
 
Kazaya Karışanlar:
 Durmak ve trafik güvenliği için gerekli önlemleri almak,
 Kaza yerindeki durumu değiştirmemek,
 Olayı görevlilere bildirmek, kaza yerinden ayrılmamak,
 İstendiğinde kimlik ve adreslerini bildirmek, sürücü ve trafik belgeleri ile sigorta
poliçelerini göstermek,
 Başında sahibi ve sorumlusu bulunmayan araç veya mala zarar verilmesi halinde;
aracın, malın ilgilisini bulmak, bulunmadığı takdirde zarar verilen aracın veya malın
görülebilen yerlerine not bırakmak, En kısa sürede yetkililere haber vermek
zorunludur.
Kaza Yerinden Geçenlerin Sorumlulukları:
 Kaza yerinde usulüne uygun ilk yardım tedbirlerini almak,
 Olayı en yakın zabıtaya veya sağlık kuruluşuna bildirmek,
 Yetkililerin isteği halinde yaralıları sağlık kuruluşuna götürmek.
HUKUKİ SORUMLULUK VE SİGORTA
 Bir motorlu aracın işletmesinin bir kimsenin ölümü veya yararlanmasına veya bir şeyin
zarara uğramasına neden olması halinde motorlu aracı işletenin sorumluluğunu
karşılamak üzere yapılması zorunlu sigortaya; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
denir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araçlar, trafikten men edilir.
 Otobüslerin “Zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası” yaptırmadan trafiğe çıkmasına izin
verilmez.
 Araç sahibi, araç sürücüsünün kusurundan sorumludur.
 Zorunlu mali sorumluluk sigortasının süresi 12 aydır. Sigorta süresi dolunca
yenilenmesi gerekir.
 Kasko sigortası zorunlu olmayıp isteğe bağlıdır.
Hukuki sorumluluk ve sigorta
a. Kazaya karışan araç sahibi ve sürücülerin hukuki sorumlulukları
b. Sigortadan zararın karşılanması
c. Sigorta bedelini aşan zararların tazmini

Trafik suçları ve karşılığı cezalar,

Ceza puanları Trafik kurallarına aykırı hareket eden sürücülere para ve puan cezası verilir. İhlal edilen her bir trafik kuralı için, ihlalin özelliğine göre 5’ten 20’ye kadar ceza puanı verilir ve sürücü belgesi siciline kaydedilir. Hafif para cezası ve hafif hapis cezasını gerektiren durumlar ile belgelerin geri alınması ve iptali ile ilgili davalara Trafik Mahkemeleri bakar, trafik mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Sulh Ceza Mahkemeleri görevlidir. Trafik suçlarını işleyenler hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünün Trafik zabıta personeli, Jandarma Genel Komutanlığının yetkili kıldığı personel, Ulaştırma Bakanlığının yetkili kıldığı personel, Karayolları Genel Müdürlüğünün yetkili kıldığı personel suç ve ceza tutanağı düzenler. Sürücülerin trafik kurallarına uyup uymadıklarını denetlemekle sorumlu olan yetkililere yardımcı olmak üzere Karayolları Güvenliği Yüksek Kurulunca uygun görülen kişilere, “Fahri Trafik Müfettişliği” görevi verilir. Fahri Trafik Müfettişleri düzenlediği tutanakları en geç bir hafta içinde herhangi bir trafik kuruluşuna teslim etmek zorundadır. Fahri Trafik Müfettişlik hizmeti ücretsiz olup görevi kötüye kullanan kişiler 2 aydan 6 aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır. Para cezaları tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenmediği takdirde geciken her ay için %5 faiz uygulanır. Ancak uygulanacak faiz cezanın 2 katını geçemez. Para cezasının peşin ödenmesi durumunda %25 indirim uygulanır. Kişinin ekonomik durumunun müsait olmaması durumunda para cezasının, ilk taksidinin peşin ödenmesi koşuluyla, 1 yıl içerisinde 4 eşit taksit halinde ödenmesine karar verebilir. Plakaya yazılan cezalar sürücüye tebliğ edilmesinden sonra geçen 15 gün içerisinde peşin ödenirse %25 lik indirim hükmünden yararlanır

Takoğraf: Otobüs kamyon ve çekicilerde.
Taksimetre: Taksi otomobillerinde
Yangın söndürme cihazı:
Otomobil, minibüs ve kamyonetlerde 1 kg. kapasiteli bir adet,
Otobüs, kamyon ve çekicilerde 6 kg. kapasiteli bir adet,
Tehlikeli madde taşıyan araçlarda 6 kg. kapasiteli iki adet,
Reflektör: Motosiklet ve motorlu bisiklet hariç, bütün motorlu araçlarda iki adet,
Stepne: Şehirlerarası yolcu taşıyan bütün araçlarda,
Tekerlek takozu: Otobüs, azami ağırlığı 3,5 tondan fazla olan araçlar ve iki dingilli
römorklarda bir adet. Üç veya daha çok dingilli taşıtlarda ve tek dingilli römorklarda iki
adet.
İlk yardım çantası: Motosiklet, motorlu bisiklet ve iş makinesi hariç bütün taşıtlarda.
Engel işareti: Otobüs, kamyon ve çekicilerde
Bulundurulması zorunlu Diğer Malzemeler: Otomobil, minibüs, otobüs, kamyonet,
kamyon, çekici ve L.T. Traktörlerde
(Çekme halatı, pense,tornavida,kriko,bijon anahtarı,zincir, seyyar lamba veya el feneri)
Monoküler kişiler; A1, A2, B ve F sınıfı sürücü belgesi alabilir. Ticari araç kullanamaz.
Kullandıkları aracın içinde, sağında ve solunda olmak üzere en az 3 ayna bulunması
zorunludur. Sürücü sertifikalarına ve belgelerine monoküler yazılır. Sürücü Belgesi
aldıktan sonra her yıl göz hekiminden sağlık raporu almaları zorunludur. Kullanacakları
araçların azami hız sınırları; yerleşim yerleri içinde 50 km/s, yerleşim yeri dışında
belirlenen hız sınırlarından 10 km/s daha az olmalıdır.
Gece körlüğü olanlar gün doğumundan 1 saat öncesinden, gün batımından 1 saat
sonrasına kadar araç kullanabilirler.
 Renk körlüğü olanlar herhangi bir koşul olmadan sürücü olabilirler.
 İşitme cihazı kullananlar B ve F sınıfı sürücü belgesi alabilir, ticari araç kullanamazlar.
 İşitme ve konuşma engellilere H sınıfı sürücü belgesi verilir. Kullandıkları aracın arka
camının sol ve sağ üst köşesine işitme ve konuşma engelli olduklarını belirten işaret
konulur.
Sürücüler daha az yakıtla, daha kısa sürede bir yere ulaşabilmek için trafiğe çıkarken şehir planını dikkate
almalıdır. Şehirler arası yolculuğa çıkanlar yanlarında Türkiye Karayolu Haritası bulundurmalıdır. Ticari araç
kullanan sürücüler yaşadığı şehrin yol ve kavşaklarını, terminal, hastane, spor alanları, alışveriş merkezleri, tarihi
yerleri gibi önemli yerleri bilmelidir.
Haritalarda yer ve yön bulmak için genel olarak haritanın sağ alt köşesinde belirtilen şekil ve sembollerin
açıklamalarına dikkat edilmelidir. Günümüzde navigasyon cihazları yer ve yön bulma konusunda sürücülere çok
büyük kolaylık sağlamaktadır.
Yasa ve yönetmelikte belirtilen şartlara uymayan ses, müzik, görüntü ve haberleşme cihazları ve
sürücünün izleme ve kullanma sahası içinde bulunan görüntü cihazları araçlardan söktürülür.
Araçlardaki ses cihazlarının:
 Yakın ilerisi görülmeyen kavşak, dönemeç ve tepe üstü gibi yerlere yaklaşırken gelişi
haber verme, yol ve trafik durumuna göre karayolunu kullananları uyarma ve geçme
halleri dışında kullanılması,
 Kamunun rahat ve huzurunu bozacak şekilde gereksiz veya gereğinden uzun ve
ayarsız olarak seslendirilmesi,
 Geçiş üstünlüğüne sahip araçlarda bulundurulması gerekenlerin, diğer araçlara
takılarak kullanılması, yasaktır.
Hava Kirliliği:
– Bakımı yapılmamış araçların fazla yakıt yakması
– Temiz olmayan yakıtların kullanılması
– Trafik yoğunluğunun kirliliğe etkisi
– Zaruri olmayan durumlarda araç kullanımının çevreye etkisi
– Araçların duraklama ve park sonrasında gereksiz yere çalışır durumda bekletilmesinin etkisi
Temiz havada %78 azot, %21 oksijen, %1,3 diğer gazlar ile %0,03 oranında karbondioksit gazı bulunur. Havanın
kirlenmesi bu oranın bozulması demektir. Eksoz gazları havayı %70, karbonmonoksit gazının havayı %80 oranında kirlettiği
bilinmektedir.
Katalitik konvektör içerisinden geçen eksoz gazları, bu cihaz içerisine karbonmonoksit ve hidrokarbon bileşiklerini bırakır.
Böylece eksozdan çıkan gazların hava kirliliğine etkisi önemli derecede azalır. Araç motoru rölantide çalışırken eksoz’dan çıkan
karbonmonoksit gazı % 3,5’dan, araç hareket halindeyken % 4,5’dan fazla olmamalıdır
Toprak Kirliliği:
– Araçların bakımının gerekli ortamlarda yapılmaması, motor yağı, asit vb. atığın toprağa dökülmesi
– Araçlarda kullanılan, yenilen veya içilen maddelerin, atıkların çevreye atılması
– Kimyasal ve radyoaktif maddelerin emniyet tedbiri alınmadan taşınması
– Sürücülerin sebep olduğu orman ve tarım arazisi yangınları
Su kirliliği:
– Deniz kıyılarından veya dere yataklarından kum alınması ve bu alanlara atıkların dökülmesi
Çevre: İnsanı etkileyen ve insanlardan etkilenen dış ortama denir.
Çevre koruma: Çevre kirliğini önlemek amacıyla yapılan çalışmalara denir.
Çevre Hakkı: Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını ihlal edenlere karşı yargı
mercileri önünde savunma hakkıdır.
Çevre Kirliliği: İnsanların faaliyetleri sonucu havada, suda, toprakta meydana gelen olumsuz
gelişmelerle, ekolojik dengenin bozulmasıdır.
Erozyon: Toprağın rüzgar ve su gibi etkilerle bir yerden bir yere taşınmasıdır.
Gürültü: Kişilerin huzurunu, ruh ve beden sağlığını bozacak seviyede çıkartılan, istenmeyen seslerdir.
Belirtilen değerden fazla alkol alarak araç kullandığı tespit edilen araç sürücüleri suçun
işlendiği tarihten geriye doğru 5 yıl içinde;
 Birinci defada , 727 TL idari para cezası ile birlikte sürücü belgesi 6 ay süre ile geri alınır.
 İkinci defada, 911 TL idari para cezası ile birlikte sürücü belgesi 2 yıl süre ile geri alınır. Ayrıca
bu sürücüler Sağlık ve İçişleri Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikte gösterilen Sürücü
Davranışlarını Geliştirme Eğitimine tabi tutulur. Eğitimi başarı ile tamamlayanlara ehliyetleri süre
sonunda geri verilir
 Üç veya üçten fazla ise, 1.462 TL idari para cezası ile birlikte sürücü belgesi 5 yıl süre ile geri
alınır. Ayrıca Psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulur.
Süre sonunda uygun görülenlere belgeleri iade edilir.
 Ceza puanı : 20
0,50 promilin üzerinde alkol almış hususi otomobil
sürücüleri ve 0,20 promil üzerinde alkol almış diğer araç
sürücüleri aşağıda belirtilen şekilde cezalandırılır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp
kullanılmadığı yada alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla,
teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2.078
TL idari para cezası ile sürücü belgesi 2 yıl süre ile geri alınır.
Yapılan tespit sonucunda 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler
hakkında Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin 3 fıkrası hükümleri uygulanır ( 2 yıla kadar
hapis cezası)

ARAÇ KULLANIM SÜRELERİ

Ticari amaçla yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücüler; 24 saatlik herhangi bir süre içinde toplam olarak 9 saat ten ve devamlı olarak 4,5 saat fazla araç sürmeleri yasaktır. 4,5 saatlik devamlı araç kullandıktan sonra 45 dk. dinlenmek zorunludur. Bu dinlenme süresi 4,5 saatlik kullanım süresinin içinde 15 er dk olarakta kullanılabilir. en az yarım saat mola vermeleri şartıyla toplam olarak 9 saatten fazla araç kullanmaları yasaktır. Otobüs, kamyon ve çekici araçlarında sürme ve dinlenme sürelerinin tespiti takoğraf cihazı ile yapılır. Takoğraf kayıtları 1 ay süre ile araçlarda, 5 yıl süre ile işyerlerinde muhafaza edilir

MESLEKİ YETERLİLİK BELGELERİ
Ticari amaçla yük ve yolcu taşımacılığı yapacak sürücüler; ehliyet aldıktan sonra
ayrıca mesleki yeterlilik belgesi ve psiko-teknik belgesi alması gerekmektedir.
Mesleki Yeterlilik Belgeleri:
 SRC1 : Uluslar arası yolcu taşımacılığı
 SRC2 : Yurt içi yolcu taşımacılığı
 SRC3 : Uluslar arası eşya – kargo taşımacılığı
 SRC4 : Yurt içi eşya – kargo taşımacılığı
 SRC5 : Tehlikeli madde taşımacılığı
TAKİP MESAFESİ
 
Sürücüler önlerinde giden araçları, güvenli ve yeterli bir mesafeden takip etmek zorundadır. Bu mesafe, kendi araçlarının kilometre cinsinden saatteki hızının en az yarısı kadar metredir. Örneğin 90 km/s hızla giden bir aracın öndeki aracı takip mesafesi 45 m dir. Takip mesafesi; Bir aracın 2 saniyede kat ettiği yol uzunluğu kadardır. Bu sürenin tespitinde 88-89 yöntemi kullanılır.
  • Tehlikeli madde taşıyan taşıtlar yerleşim yeri dışında diğer araçları 50 metre mesafeden takip etmelidir.
  • Kol ve grup halinde seyreden araçlar, takip mesafesinden az olmamak kaydıyla başka araçların güvenle araya girip çıkabileceği kadar boşluk bırakmalıdır.
  • Hava yağmurlu, yol ıslak ve çamurluysa takip mesafesi güvenlik nedeniyle biraz daha fazla bırakılmalıdır.

Sürücünün yanındaki ön koltukta 10 yaşından küçük çocukların taşınması yasaktır. Araçlarda 150 cm’den kısa ve 36 kg’ın altındaki çocukların taşınması sırasında çocukların ağırlığına uygun çocuk bağlama sistemlerinin kullanılması zorunludur. Ancak, 135 cm’den uzun çocuklar çocuk bağlama sistemleri yerine ön koltukta oturmamak şartıyla diğer koltuklardaki emniyet kemerlerini kullanabilirler. Çocuk bağlama sistemleri olmayan araçlarda üç yaşın altındaki çocuklar taşınamazlar. Motosiklet ve motorlu bisiklet sürücülerinin koruma başlığı ve koruma gözlüğü, yolcularının ise koruma başlığı kullanmaları zorunludur.

Çekilen aracın ağırlığı, çeken aracın taşıma sınırından fazla olmamalıdır
 Her iki araç boş olmalı, yolcu ve yük olmamalı, sürücüleri yönetiminde olmalıdır.
 Aradaki bağlantı yerinden çıkmayacak ve kopmayacak şekilde çelik çubuk, çelik halat veya
zincirle yapılmalıdır
 Çekilen aracın ışık donanımı bozuk ise arkasına gündüz 20 x 20 cm. boyutunda kırmızı bez, gece
kırmızı ışık veya reflektör konulmalıdır.
 Bağlantı en fazla 5 m. olmalıdır. Bu mesafe 2,5 m’yi geçtiği takdirde, bağlantının orta kısmına
gündüz kırmızı yansıtıcı veya 20×20 cm ebadında kırmızı bez, gece kırmızı ışık veya kırmızı
yansıtıcı konulmalıdır.
 Çekilen aracın freni bozuk ise, 1 m’ lik Çeki demiri ile bağlantı yapılmalıdır
 Freni bozuk aracı çekerken 15 km/s., diğer arızalı araçları çekerken 20 km/s. Hız sınırına
uyulmalıdır.
 Kendi kendine hareket gücü olmayan römork ve benzeri arızalı araçlar ile başka bir araçla
çekilemeyecek durumda olan araçlar, oto kurtarıcı ile çekilmelidir.
Araç sürücüleri, bütün imkânları elverdiği ölçüde kullanarak hareket ettirme, itme ve benzeri yollarla,
araçlarını karayolu dışına, bu mümkün olmaz ise bankete, bu da mümkün değilse taşıt yolunun en sağına almak ve
her durumda yol, hava ve trafik şartları ile gece ve gündüz olmasına göre, gerekli güvenlik ve uyarı tedbirlerini
derhal alıp uygulamakla yükümlüdürler.
Arızalanan araçlar için duraklama ve park etme tedbirleri alınmakla birlikte;
 Aracın ön ve arkasına 30 metre mesafede diğer araç sürücülerinin 150 m. mesafeden açıkça
görebilecekleri şekilde birer reflektör veya kırmızı ışıklı cihaz konulmalı,
 Otobüs, kamyon ve çekicilerde, 150 x 25 cm. ebadında engel işareti ile işaretleme yapılması,
 Tehlikeli madde taşıyan araçlarda işaretleme işleminden sonra aracın gözetim altında tutulması
zorunludur.
Arızalı aracın önüne ve arkasına taş dizmek, teneke, bidon, lastik gibi şeyler koymak, ateş yakarak
işaretleme yapmak tehlikeli ve yasaktır.
Reflektör: Bir kenarı 45 cm eşkenar üçgen şeklinde, her kenarı 5cm genişliğinde ışık yansıtan bir
işaretleme elemanıdır.
Düz eğimsiz, dar taşıt yollarında aksini gösteren bir trafik işareti yoksa;
Otomobil,
minibüs,
kamyonet,
otobüs,
kamyon,
arazi taşıtı,
LTT,
iş makinelerini sürenler,
Motorsuz araçları sürenler yazılış sırasına göre kendisinden önceliklere, geçiş hakkı
vermek suretiyle geçiş kolaylığı sağlamak zorundadırlar.
Tehlikeli eğimli yollarda karşılaşma hallerinde; çıkan araç için geçiş güç veya
mümkün değilse, güvenli geçişi sağlamak için, inen araçlar varsa sığınma cebine
girmek, sığınma cebi yoksa sağ tarafa yanaşıp durmak, çıkan araç için manevra imkânı
bulunmadığının açıkça anlaşılması halinde de geri gitmek zorundadırlar.
Tehlikeli eğimli ve dar yollarda İnen araç, çıkan araca yol vermelidir.
 
VİRAJLARDA ARAÇ KULLANMA
 
Viraja girerken hız azaltılır, araç geçme yasağına
uyulur, takip mesafesine ve yol güzergahında belirtilen hız limitlerine uyulur
Geçiş üstünlüğüne sahip bir aracın duyulur veya görülür işaretini alan sürücüler,
bu araçların kolayca ilerlemelerini sağlamak için taşıt yolu üzerinde yer açmak,
gerekiyorsa durmak ve bu araçlar tarafından tamamen geçilinceye kadar beklemek
zorundadırlar. Bir kavşakta iken böyle bir işaret alan araç sürücüleri, derhal kavşağı
boşaltmak ve gerekiyorsa emniyetli bir mesafe uzaklaştıktan sonra geçişi
engellemeyecek şekilde durmak ve bu araçlar tamamen geçinceye kadar beklemek
zorundadır.
Cankurtaran dışında, yaralı ve acil hasta taşıyan ve geçiş üstünlüğüne sahip
oldukları ayrım işaretiyle belirlenmemiş olan araçlar, geçiş üstünlüğü hakkını, gereksiz
olmamak şartı ile kendilerine taşıt yolu üzerinde yer açılmasını sağlamak için yeterli
şekilde ses cihazlarını ve ışık işaretlerini kullanarak, gerektiğinde el ve kol işareti yaparak,
karayolunu kullananları uyarmak suretiyle kullanılır.
Geçiş üstünlüğüne sahip araçların ışık ve sesi 150 m den görülebilecek ve
duyulabilecek şekilde olmalıdır.
 Ambulans, trafik ve genel zabıtaya ait araçlarda mavi-kırmızı veya mavi,
 Karayolları Genel Müdürlüğünün trafik hizmetlerine ait araçlarında mavi,
 itfaiye ve sivil savunma araçlarında kırmızı renk ışık veren tepe lambaları
bulunur.
Sarı renkli tepe lambası yol bakım, onarım araçları, kurtarıcı araçlar,
ağırlık ve boyutları bakımından özel izinle karayoluna çıkan araçlara eskortluk
eden araçlarda bulunur sarı ışık geçiş üstünlüğü hakkı vermez.
1- Ambulans (Cankurtaran ),
2- İtfaiye,
3- Güvenlik ve asayiş ile ilgili görevli araçlar(Polis araçları),
4- Trafik hizmetlerine ait araçlar (Trafik Polisi araçları)
5- Kar ve buz mücadelesi çalışmalarında görevli araçlar,
6- Afet ve acil durum hallerinde afet ve acil durum hizmetlerinde görevli araçlar,
7 – Koruma araçları ve korunan araçlar (Görevin devamı süresince)
Kavşaklara yaklaşan sürücüler, yavaşlamak, dikkatli olmak,
geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkan vermek
zorundadırlar.
 
Kavşaklara yaklaşan sürücüler;
1- Görevli kişilerin verecekleri talimatlara,
2- Trafik ışıklı işaret cihazlarına,
3- Trafik işaret levhalarına,
4- Yol ve yer işaretlerine uymak zorundadır.
 
Trafik zabıtası, ışıklı işaret cihazları ve trafik işaret levhası bulunmayan
(Kontrolsüz) kavşaklarda;
 
 Bütün sürücüler, geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlara,
 Tali yoldan anayola çıkan sürücüler anayoldan gelen araçlara,
 Doğru geçmekte olan tramvaylara ve bu yoldan geçen araçlara
 Bölünmüş yola çıkan sürücüler bu yoldan gelen araçlara,
 Dönel kavşağa gelen sürücüler dönel kavşak içindeki araçlara,
 Bir iz veya mülkten karayoluna çıkan sürücüler karayolundan gelen araçlara,
 Dönüş yapan sürücüler, doğru geçmekte olan araçlara, İLK GEÇİŞ HAKKINI
VERMEK ZORUNDADIR.
Kavşak Kolları Eşit ise
 Motorsuz araç sürücüleri, motorlu araçlara,
 Traktör ve iş makineleri diğer motorlu araçlara,
 Motorlu araçlardan soldaki, sağdan gelen araca,
 Kavşağa gelen sürücüler, kurallara uygun olarak karşıya geçen
yayalara, ilk geçiş hakkını vermek zorundadırlar.
Ayrıca; Işıklı trafik işaretleri izin verse bile trafik akımı, kendisini kavşak
içinde durmaya zorlayacak veya diğer doğrultudaki trafiğin geçişine engel
olacak ise, sürücünün kavşağa girmeleri yasaktır.
Sürücülerin:
 Bağlantı yolları, otoyollar ve tek yönlü yollarda geri gitmeleri yasaktır.
 Kamyon, otobüs, çekici, römork ve yarı römork takılı bir aracın geri
manevrası sürücünün görüşüne açık alanda emniyetle yapılamıyor ise
sürücü, aracın arkasında bir gözcü bulundurmak zorundadır

Sağa dönüş:

Sürücüler kavşaklara yaklaşırken; yerleşim yerlerinde 30 metre, yerleşim yerleri dışında

150 metre mesafe içinde ve kavşaklarda şerit değiştirmeleri yasaktır. Bu nedenle dönüş yapacak

olan sürücüler bu mesafelerden önce gidecekleri yöne göre uygun şeride girmelidirler.

 Sağ sinyal işareti verilir, sağ şeride veya işaretle dönüş izni verilen şeride girilir.

 Hız azaltılır. Vites küçültülür

 Dar bir kavisle dönüş yapılır, dönüş tamamlanıncaya kadar işaret vermeye devam edilir.

 Dönüş sırasında yayalara, varsa bisiklet yolundaki bisikletlilere ilk geçiş hakkı verilir.

 Dönülen yolun gidiş şeridine veya gidişe ayrılmış en sağ şeride girilir.

Sola Dönüş

Sol sinyal işareti verilir.

 Çok şeritli yollarda gidişe ayrılan şeritlerden en soldaki şeride, iki yönlü karayollarında sağ

şeridin soluna yaklaşılır,

 Hız azaltılır. Vites küçültülür

 Dönüşe başlamadan karşıdan ve sağdan gelen taşıtlara ilk geçiş hakkı verilir.

 Geniş kavisle dönülür, dönüş sırasında yayalara, varsa bisiklet yolundaki bisikletlilere ilk geçiş

hakkı verilir.

 

 En sağ şerit veya uygun bir şeritten yola devam edilir

Dönel Kavşaklarda dönüş:

Sürücüler, dönel kavşağa yaklaşırken döneceği veya gideceği yöne göre uygun

şeride girmelidir.

 Sağa dönmek isteyen sürücüler en sağ şeride.

 Sola veya geriye dönmek isteyen sürücüler en sol şeride

 Doğrudan devam edecekler ise yol üç şeritli ise orta şeride iki şeritli ise sağ şeride

girmelidir.

 Kavşak içerisinde şerit değiştirmek yasaktır